Yerel Yönetimler ve Demokrasi İlişkisi

1458

Yerel yönetimler alan ve kapsam bakımından demokratik yönetim anlayışına en yakın yönetim birimleridir. Özellikle organlarının seçimle iş başına gelmesi, yerel halka yakınlık ve yerel halkın yönetime katılımının mümkün olması yerel yönetimleri demokrasiye yakınlaştırmaktadır (Karakılçık, 2016: 45). Siyasal sistemin demokratik olmadığı bir toplumda demokratik yerel yönetimden söz edilmesi mümkün değildir. Demokratik rejimlerin oluşumunda yerel yönetimlerin katkısı çok büyüktür. Tarihi süreç içerisinde ele alındığında kökenini, bir tür yerel yönetim olan kent devletinin oluşturduğu demokrasinin, yerel yönetimlerle ilişkisi tarih boyunca devam etmiştir. Demokrasi ile yerel yönetimlerin birlikte anılması, temelini komün yönetimlerinden almaktadır. Komünler bulundukları dönemde demokrasi hücreleri olarak görülmüşler ve o dönemin iktidarlarına karşı hep özgürlüğün, eşitliğin, katılımın ve kendi kendini yönetmenin örneğini oluşturmuşlardır (Görmez, 1997:12). Bu değerlendirmeye konu olan komünler, Ortaçağ Avrupa’sında 11. yüzyılda ortaya çıkmışlar; içinde bulundukları dönemde demokrasi idealini yaşatmışlardır. Ancak 16. yüzyılda işlevlerini kaybetmeye ve merkezi devlet yönetimlerinin bir parçası olmaya başlayarak demokratik niteliklerini kaybetmişlerdir. 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar yerel yönetimler merkezi devletlerin sıkı denetimi altında kalmışlar ve 19. Yüzyılla birlikte tekrar ön plana çıkmaya başlamışlardır.

Bu birimler özellikle İngiltere gibi ülkelerde demokrasinin sağlanmasında önemli işlevler yürütmüşlerdir. (Görmez, 1997: 13). Demokrasi kavramının tarihsel kökeninde yerel yönetimler (kent devletleri) bulunmaktadır. Yunan-Roma uygarlığının şehir demokrasisi çağdaş dünyanın siyasal kültürünün başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bu kavram 19. yüzyıla kadar kent devletleri ile özdeşleşmiştir.

Yerel ölçekte kendi kendini yönetme ve yönetebilme hakkı ilk kez kent devletlerinde ortaya çıkmış ve demokrasi, tarihsel gelişimi içinde, uzun süre “doğrudanlığı” esas alan, “kent devleti” demokrasisi ile özdeşleştirilmiştir (Pustu, Yaylı, 2008: 134). İçinde bulunduğumuz yüzyılda da yerel yönetimlere olan ilgi tekrar artmaya başlamış, yerel yönetimler ve demokrasi arasındaki ilişkiden yararlanmak amacıyla bu birimler hızla demokratikleştirilmeye çalışılmaktadır. Günümüzde yerel yönetimler demokrasinin temel kurumları olarak görülmektedirler. Yerel yönetimler halkın yönetime katılmasını sağlayan ve halka kendi kendilerini yönetme imkânı sağlayan en önemli kuruluşlar olmalarının yanında, demokrasinin etkin bir şekilde hayata geçirildiği kuruluşlardır. Demokrasi kavramının temel gerekleri olan halk katılımı, çoğunluk ilkesi ve seçmenlere karşı hesap verme sorumluluğu gibi değerlerin yerel yönetimlerde hayata geçirilmesi daha kolaydır. Katılım yerel yönetimlerde ulusal düzeydekine göre daha aktif ve doğrudandır (Pustu, Yaylı, 2008: 135 ). Bu nedenle yerel yönetimlerin demokrasi ile ilişkilendirilmesinin en önemli nedeni olarak halka en yakın yönetim birimi olmaları görülmektedir. Yerel yönetimlerin bu özelliği, halkın kendi kendini yönetmesine imkân vermesi, yönetime karşı denetim mekanizmalarının merkezi düzeyde olmasından dolayı daha kolay harekete geçirilmesi ve aynı zamanda halka siyasal eğitim sağlamasına da katkısı büyüktür (Yaman, küçükşen, 2018: 249). Tüm bu nitelikler, yerel yönetimlerin demokrasi ile iç içe olması, demokratik yerel yönetimler olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Demokratik olma, yerel yönetimlerin özünde yer alan, en temel amaç ve niteliklerden biridir. Yönetime yoğun ilgi ve katılımın en uygun koşulları yerel düzeyde bulunmaktadır. Yerelleşme ile yerel düzeyde katılımın daha etkin, hızlı ve kolay gerçekleşmesinin sağlanacağı düşüncesiyle “yerel demokrasi” kavramının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ulus-devletin tek egemen güce dayanan demokrasi anlayışından, çoğulcu demokrasiye, merkeziyetçilikten âdem-i merkeziyetçiliğe geçişin gündemde olduğu ve tartışıldığı bir ortamda yerel demokrasi ya da demokratik yerel yönetim gittikçe daha önemli hale gelmektedir.

robert alan dahl

Özellikle R. Dahl’ın çoğulculuğu içeren düşünceleri bu konuda öncülük görevi görmektedir. Küçük yönetim birimlerinde doğrudan temsil, yönetim ve demokrasi ile ilgili uygulamaların daha küçük yönetim birimlerinde daha kolay olabileceğini savunan R. Dahl, bu görüşleriyle yerel demokrasiye dikkat çekmektedir (Parlak, Ökmen, 2010:49). Günümüzde yerel yönetimler, demokratik anlayışın benimsenmesi ve ülke barışına katkı sağlanması yönünden çok önemli kuruluşlardır. Bu yönetimlerde gösterilecek başarı, demokratik anlayışın gelişmesine ve ülke düzeyinde bu alanda bir barışçıl ortamın oluşturulmasına yardımcı olacaktır.

 

Bu nedenle artık hemen hemen her ülkede, yerel yönetimlere demokrasinin önemli kurumları olarak bakılmaktadır. Yerel yönetimlerin dünyada ortaya çıkışı ve gelişim süreci izlendiğinde ise bu kuruluşların genellikle merkezi yönetime karşı bir özgürlük arayışı içinde oldukları ve belli ölçüde serbest hareket etmek istedikleri de bilinmektedir. Yerel yönetimlerin faaliyetlerini özerk bir şekilde yapması ve halkın sorunlarına eğilmesi yerel demokrasinin vazgeçilmez değerlerindendir (Önen, Özer, 2016:315). Demokrasi kavramının temel öğelerinden olan halk katılımı, çoğunluk ilkesi ve liderlerin hem danışmaya önem vermesi hem de seçmene karşı hesap verme sorumluluğu duyması yerel yönetimlerin demokratik değerlerinden kabul edilmektedir. Yerel yönetimle demokrasi arasındaki ilişkilere tarihsel olarak bakıldığında ise üç temel görüşle karşılaşılmaktadır.

  • Birinci görüş, Yerel yönetim, demokratik seçim ilkesine tamamı ile ters düşer çünkü yerel yönetim gücünü geleneklerden alan bir kurumdur. Ancak yerel olan demokrasiden bahsedilebilir diyen ve öncülüğünü J.Toulmin Smith’in yaptığı görüştür. Ayrıca Tolman Smith’e göre, yerel yönetimler gereksiz kuruluşlardır.
  • İkinci görüş, Yerel yönetimler siyasal geleneğini temsil eden kurumlar olmalarına rağmen temelde kamu hizmeti sunan birer kurum olarak anlaşılmaları daha doğru olur. Demokrasinin çoğunluk, eşitlik gibi ilkeleri özde oligarşik eğilimli olan yerel yönetim istemleriyle bağdaşmaz. Yerel düzeydeki politikanın demokrasiyi geliştirmekten çok dar çıkar çatışmalarını arttırması olasıdır. Demokrasi ile yerel yönetim arasında karşılıklı bağımlılık yoktur. Demokrasi, yerel yönetim var olduğu zaman var olan, bulunmadığında ise yok olan bir şey değildir diyen Langrod, Moulin ve Wallen’in savunduğu görüş (Yıldırım,1993:11). Langrod’a göre, yerel yönetim ile demokrasi arasında bir sebep sonuç ilişkisi yoktur, birinin bulunmadığı bir ortamda diğeri bulunabilir. Langrod yerel yönetimlerle demokrasi arasında ilişki kurulmasını bir yanılgı olarak görüyor ve bu yanılgıyı; Batı uygarlığının gelişiminde iki kurumun da eş zamanlı gelişmesine, demokrasinin asıl temeli olan demokratik iklim ile demokratik kurumların birbiri ile karıştırılmasına ve yerel yönetimlerin olası fakat kaçınılmaz olmayan demokratik işleyişinin genel demokrasi olarak anlaşılmasına bağlamaktadır (Yıldız, 1996:6). Langord yerel yönetimleri demokrasi için bir siyasal eğitim ortamı olarak görmenin yanlış olduğunu iddia etmektedir.
Alexis de Tocqueville
  • Üçüncüsü görüş Özgürlük sağlayıcı, katılımcı, siyasal eğitimi getirici nitelikleriyle, demokrasi ile yerel yönetimler zorunlu ve kaçınılmaz ilişki ve iç içelik içindedir. Vergi yükümlüleri yönetimde mutlaka söz sahibi olmalıdır diyen ve J.S. Mill ile savunulmaya başlanan görüş. Tocqueville, Keith-Panther Brick ve daha sonra Fabian sosyalistler yerel düzeyde bir halk yönetiminin demokrasi açısından önemli olduğunu vurgulamıştır (Yıldırım,1993:11). J.S. Mill’e göre, yerel yönetimlerle demokrasi arasında doğrudan bir ilişki vardır ve bu ilişki zorunlu bir ilişkidir. Mill; “halk vergi ödüyorsa, ulusal düzeyde olduğu kadar yerel düzeyde de söz sahibi olmalıdır” ifadeleri ile halkın yerel düzeyde yönetime katılmasının etkin bir yönetimi gerçekleştireceğini belirterek, yerel yönetimlerin demokrasinin kurulması ve yerleşmesi için okul görevi yapacağını söylemektedir.

Tocqueville de Mill gibi, yerel yönetimleri demokrasinin temel öğesi ve birer siyasal eğitim aracı olarak görmüştür. Amerikan devriminde halk egemenliği ilkesinin yerel yönetimlerden çıktığını ve oradan devleti etkilediğini söyleyen Tocqueville, demokrasinin tabandan tavana doğru gelişeceğini, bunda da yerel yönetimlerin çok etkili olduğunu belirtmiştir (Görmez, 1997: 32). Whalen ise, gücün merkezi yönetim ve yerel yönetimler arasında bölünmesinin ortaya çıkartacağı sakıncaları öne sürerek yerel yönetimlere karşı çıkanlara, gücün merkezi yönetimle yerel yönetimler arasında bölünmesinin bir sorun olmadığını söylemektedir. Katılım ve geleneksel politik çatı, yerel yönetimlerin devlet içindeki yerini belirler. Yerel yönetim politik geleneğin bir parçasıdır ancak, özerk yönetim amaçlı değil kamu hizmetlerini yerine getirmenin bir yoludur (Oktay, Pekküçükşen, 2009: 175). Yine, Keith Panter-Brick, “eğer yerel düzeyde topluluklar demokratik bir biçimde yönetilmiyorsa, ülkenin demokratik olduğunun ileri sürülmesine olanak yoktur” tespitini yapmaktadır (Oktay, Pekküçükşen, 2009: 175). Bu görüşler çağdaş demokrasinin kurulma ve gelişmesinde yerel yönetimlerin vazgeçilmez rollerini ortaya koymaktadır. Günümüzde ise yerel yönetim konusundaki söylemler büyük bir çoğunlukla benzerlik göstermektedir. Yerel yönetimler ve demokrasi konusunda genel kabul gören söylemleri üç ana grupta toplamak mümkündür. Bunlar (Güneş,1996:87);

  1. Yerel Yönetimler, küçük yerleşim birimlerinden başlayarak kurulduğundan en büyük birimlere kadar kendi kendini yönetme ve katılımı sağlayıcı bir yapıya sahiptir.
  2. Yerel yönetimler, temsili demokrasi yolu ile en ücra köşelere kadar halka demokrasiyi yaşayarak öğreten kurumlardır. Bu nedenle de demokrasinin beşiğidir.
  3. Tarihsel olarak yerel yönetimler demokrasinin kökenini oluşturur. Demokrasi geleneğinin yerleşmesi tarihsel sürece dayanan yerel yönetim geleneğinin bir ürünüdür.

Güçlü yerel yönetimler ve yerel yönetimlerin demokratik nitelik taşımaları ülke çapında da demokrasinin gelişmesine önemli katkılar sağlamaktadır. Dünyada yerel yönetimleri güçsüz olmasına karşılık demokrasinin gelişmiş olduğu tek bir ülke bulunmamaktadır (Pustu, Yaylı, 2008: 135). Ülkede siyasal istikrarın sağlanmasına yerel yönetimler doğrudan katkı sağlayan kuruluşlardır. Yerel yönetim demokrasi ilişkisinin diğer bir önemli noktasını da sivil toplum oluşturmaktadır.

Sivil Toplum Kuruluşları

Yerel yönetimlerin de sivil toplumun bir parçası olarak algılanması ve bu anlamda bir bütünlük taşıdığının söylenmesidir. Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşu olarak merkezi iktidarın gücünü sınırlarlar ve toplumdaki güçleri dengeleyerek, demokratik toplum oluşumuna katkıda bulunurlar (Görmez, 1997: 59). Yerel yönetimler, halkın kendi özgür iradesi ile seçmiş olduğu organlar vasıtasıyla kendi kendini yönetmesine imkân veren kurumlardır.

Bu özellikleriyle bir sivil toplum kurumu olarak, tabana dayalı şekilde ortaya çıkmış olmalarından dolayı, yurttaşlık bilincinin gelişmesine katkıda bulunarak, siyasal katılımın gerçekleşmesini sağlarlar (Oktay, Pekküçükşen, 2009: 177). Bu açıdan, yerel yönetimler üstlendikleri fonksiyon itibariyle sivil toplum kurumu olarak nitelendirilebilirler. Ancak, oluşumları itibariyle devlet mekanizması içinde ve onun bir parçası olduklarından yani kamu gücünü kapsadıklarından ve sivil toplumun “devlet müdahalesi dışında” oluşmasının, oluşumunun ön koşullarından birisi olması nedeniyle yerel yönetimler için gerçek anlamda sivil toplum kuruluşu diyemeyiz. Zira Batı’da kökü kente ve kentsel etkinliklere dayanan ve bu süreçlerin sonunda kentlerin özerklikleri, kitle iletişim araçlarının gelişimi, kamuoyunun oluşması, kent ahalisinin ekonomik ve siyasal hak ve imtiyazlara sahip olması, ilk kentsel örgütlenmelerin ortaya çıkması, güçler ayrılığı ve kent meclisleri gibi sonunda sivil toplum olarak adlandırılan kurumlaşmalara evrilen tarihsel süreç, ülkemizdeki gibi gelişmemiş, yerel yönetimler halka dayanan sivil toplum kurumlarından çok, devletçe tepeden inme kurumlar olarak oluşturulmuş ve bu kurumlar halk tabanına dayanmamıştır (Oktay, Pekküçükşen, 2009: 177).

TÜRKİYE’DE YEREL YÖNETİMLER

Devletin müdahalelerine karşı koruma alanı olarak düşünüldüğünde yerel yönetimler Batıda gerçekten de birer sivil toplum kuruluşu olarak gelişmişlerdir. Türkiye’de ise baştan beri devletçe oluşturulan ve halk tabanına dayanmayan yerel yönetimler, Batıdakinden oldukça farklı bir gelişim süreci göstermiştir. Genel olarak yerel yönetimlerin demokratikleşmesi için yerel siyaset sağlıklı işlemeli ve bireysel hak ve özgürlükler serbestçe kullanılmalıdır.

Yerel yönetimin bir sivil toplum kuruluşu olup olmadığı konusu ile ilgili olarak tartışmalar devam etmektedir. Sivil toplumun ilk kuramcılarından olan Hegel, Hukuk Felsefesi adlı eserinde, yerel yönetimin sivil toplumun bir parçasını oluşturduğunu ve yerel özerkliğin devlet müdahalesine karşı titizlikle korunması gerektiğini açıkça belirttiği gibi, sivil toplum analizinde, yerel yönetim ile diğer özel kurum ya da kuruluşlar arasında hiçbir ayrım yapmaz. Yerel yönetimler ve özellikle belediye kurumu, sadece bir kentte yaşayan kişilerin ortak ihtiyaçlarının etkin bir biçimde karşılanmasının yolu değil, merkezi devlet anlayışına karşı sivil toplum geleneğinin sürdürülmesi anlamında ele alınacak olursa, Batı’da bir sivil toplum kurumu olarak gelişmiştir denilebilir. Türkiye’de ise yerel yönetimler halka dayanan sivil toplum kurumları değildir. Genel olarak Batı ve Batı dışı toplumlar arasındaki demokrasi tecrübesi bağlamındaki farklılıklar, Türkiye özelinde de ve özellikle yerel yönetim geleneği boyutunda kendini göstermektedir. Zor da olsa, yerel yönetimler sivil ruhlu siyasal kurumlar olarak varlıklarını devam ettirmelidir (Parlak, Ökmen, 2010: 48).

Sonuç olarak bakıldığında yerel yönetimler günümüzde demokrasinin alt birimini oluşturmakta ve halkın kendi yöneticisini seçmesini sağlamasıyla önem taşımaktadırlar. Yerel yönetimler vatandaşa en yakın olan ve anında ulaşma imkânı sağlayabildikleri için demokrasi açısından temel kurumlardır. Ayrıca bu özellikleriyle yerel yönetimler devlet yönetiminin de önemli bir kolunu oluşturmaktadır. Dünya devletlerinde demokrasinin yerel yönetimlerde başarılı bir şekilde hayata geçirilebilmesi, bu devletlerin ulusal düzeyde de başarılı bir demokrasi sağlamasını olağan kılacaktır.

[irp posts=”8616″ name=”Liberal Demokrasi ve “Son İnsan”ın Ölümü”]

KAYNAK

Görmez, Kemal, Yerel Demokrasi ve Türkiye: Yerel Yönetimler ve Belediyeler, Ankara: Vadi Yayınları, 1997.

Karakılçık, Yusuf, Yeni Yerel Bölgesel Gelişmeler Işığında Yerel Yönetimler, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2016.

Önen, Mustafa, Mehmet Akif Özer, 200 Soruda Yönetim Kamu Yönetimi, Gazi Kitabevi, Ankara, 2016.

Parlak, Bekir, Mustafa Ökmen, Kuramdan Uygulamaya Yerel Yönetimler, Alfa Aktüel Yayınları, Bursa, 2010.

Pekküçükşen, Şerife, Ercan Oktay, “Yerel Yönetimlerin Demokratikleşmesinin Bir Aracı Olarak Sivil Toplum Kuruluşları -Türkiye İçin Kısa Bir Değerlendirme”, KMU İİBF Dergisi, Sayı: 16, ss: 172- 186, 2009.

Pustu, Yusuf, “Yerel Yönetimler Ve Demokrasi”, Sayıştay Dergisi, Sayı: 57, ss: 121- 134.

Pustu, Yusuf, Hasan Yaylı, “Yerel Demokrasinin İlkeleri”, Karadeniz Araştırmaları, Sayı: 16, ss: 133-153, 2008.

Yıldırım, Selahattin, Türkiye’de Yerel Yönetim Sisteminin Geliştirilmesi, Iula- Emme Yayınları, İstanbul, 1993.

Yıldız, Mehmet, “Yerel Yönetimler ve Demokrasi”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.5, Sayı:4, 1996.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz