Home MANŞET İki Kutuplu Bozkır: Hunların Bölünmesi ve Çiçi Han

İki Kutuplu Bozkır: Hunların Bölünmesi ve Çiçi Han

2111

Büyük Hun Devleti’nin zayıflaması; Çin ile arasındaki büyük savaşlar, Çin’in Hunların vassallarıyla olan ilişkileri, bazı Hun gruplarının göçleri, kuraklıklar ve salgın hastalıklar ile bağlantılıdır. M.Ö. 68 yılında tahta oturan Hsü-lu-kuan-chü Han döneminde Hunlar, Türkistan’daki ziraat kolonilerine akınlar düzenlemişler ve aynı zamanda o bölgede kendileri için tarım alanları oluşturmaya başlamışlardır. Hsü-lu-kuan-chü Han’ın M.Ö. 60 yılında ölümünden sonra eski Ulu Hatun[2] ve kardeşi birleşerek bir saray darbesi[3] ile Sağ Bilge Prensi’ni, Wu-yen-chü-te Han olarak tahta çıkarmışlardır. Wu-yen-chü-te Han, M.Ö. 105 yılında ölen Wu-wei Han’ın torunuydu.[4]

Wu-yen-chü-te Han, başa geçer geçmez sergilemeye başladığı acımasız ve zalim tavırlarla devlet içerisindeki kesimlerin tepkisini toplamaya başlamıştır. İlk iş olarak eski Hakana hizmet eden Prens Hsing-wei-ying[5] gibi soyluları öldürmüştür. Eski Ulu Hatun’un kardeşi Tu-ling-ch’i’yi devlet işlerini idare etmesi için görevlendirmiştir. Bundan sonra eski Hakanın ailesi ve yakın akrabaları devlet işlerinden uzaklaştırılarak yerlerine Wu-yen-chü-te’nin oğulları ve kardeşleri getirilmiştir.[6] Devletin üst kademelerinde gerçekleşen bu sert değişiklikler, Hunların yönetim mekanizmalarını kötü etkilemiş olmalıdır.

Wu-yen-chü-te Han döneminde Büyük Hun Devleti’nin geçirdiği evrim, sonraki süreçte birçok Prensin kendisini Han ilan etmesine yol açmıştır. Bunun başlıca sebebi veraset hukukunun belirli bir kurala bağlanmamasıdır. Türk hâkimiyet anlayışı tahta çıkmada her hanedan üyesine aynı hakkı veriyordu. Bu da taht kavgalarına ve bu kavgalar da devletin zayıflamasına hatta bölünmesine yol açıyordu.[7] Bir başka sebep de Wu-yen-chü-te’nin başa geçmesiyle hâkimiyetin hanedanın uzak bir koluna geçmesidir. Çünkü bu, hanedanın diğer uzak kollarındaki Prenslerin Hanlık hırslarını uyandırmıştır.

M.Ö. 58 yılında Wu-yen-chü-te’nin öfkesinden kurtulmak isteyen prensler, önceki Hun Hanı’nın veliahdı Chi-hou-shan’ı Huhanyeh Han unvanıyla tahta oturtmuşlardır. Bu prenslerin topladığı ordu Wu-yen-chü-te’yi mağlup etmiş ve Huhanyeh, tek başına ve meşru olarak Hun tahtını ele geçirmiştir. Devletin Orhun’daki merkezine yerleşen Huhanyeh Han, bir süre sonra karışıklıkların sona ermesi sebebiyle ordusunu terhis etmiştir[8]. Aslında ilk zamanlarında herkes onu desteklemiştir. Fakat aldığı kararlar Büyük Hun Devleti’ni tekrar iç karışıklıklara sürüklemiştir.

M.Ö. 58-56 yılları arasında Hun ülkesinde 5 ayrı Hakan ortaya çıkmış, vuku bulan kardeş kavgaları hiç şüphesiz binlerce Hun askerinin hayatını kaybetmesine ve bu da Büyük Hun Devleti’nin güç kaybetmesine yol açmıştır. Aynı zamanda kut anlayışı çerçevesinde Hunlar, hangi Hakana itaat edeceklerini şaşırmışlar ve muhtemelen halk arasında Hakana veya Hakanlara karşı güvensizlik doğmuştur. Bu da tahta çıkan Hakanların, özellikle Huhanyeh Han’ın otoritesini kuramamasına yol açmış olabilir. Hakanların kendi aralarındaki mücadelelerden sonra Huhanyeh’in karşısında tek rakip kalmış ve onu da bertaraf ederek Hanlığını korumayı başarmıştır. Fakat daha sonra karşısına daha dişli bir rakip çıkmıştır.

Hunların Bölünmesi

Huhanyeh Han’ın ağabeyi Sol Bilge Prens Hu-t’u-wu-szu, M.Ö. 56 yılında ayaklanmış ve kendisini Cici Kutuhou Han[9] unvanıyla tahta çıkarmıştır (M.Ö. 56).[10] Artık ülkede tek Hakan kalması gerektiğini düşünen Çiçi Han, Huhanyeh’in üzerine yürüyerek onu da mağlup etmiş ardından devletin Orhun’daki merkezine yerleşmiştir.[11] Bu kardeş kavgası, belki de daha sonra bütün Türk milletini büyük bir kedere ve üzüntüye boğacak olan fırtınaların önünü açmıştır.[12]

Huhanyeh Han birçok Hun soylusunun muhalefetine rağmen, daha önce hiçbir Hun Hakanının yapmadığı bir şey yapmış ve Çin’e sığınmaya karar vermiştir.[13] Hunların bölünmesine yol açan esas olay bu karardır.[14] Halkıyla birlikte güneye inen Huhanyeh Han, daha önce görülmemiş bir şekilde oğlu Sağ Bilge Prensini Çin’e rehin göndermiştir.[15] Bunun üzerine Çiçi Han da oğlunu Çin’e göndermiş (M.Ö. 53)[16] ve bir denge kurmaya çalışmıştır. Böylelikle Büyük Hun Devleti, Çiçi’nin ölümüne kadar biri bağımsız diğeri de Çin’e bağımlı olmak üzere iki kısma ayrılmıştır.

Tam bu noktada karşımıza Büyük Hun Hanlığı meselesi çıkmaktadır. Çin tarihleri Hun Hakanları için “Hun Hanı” derler fakat M.Ö. 54 ve 53 yıllarına ait imparatorluk biyografisinde Huhanyeh için “Huhanyeh Han” deniyordu. Buna mukabil Çiçi için ise “Hun Hanı Çiçi” denilmeye başlanmıştı.[17] Buradan anlıyoruz ki Çinliler, Çiçi Han’ın Huhanyeh’i mağlup edişinden, oğlunu Çin sarayına gönderene kadar olan zaman diliminde onu Büyük Hun Hanı olarak kabul etmişlerdir.

Huhanyeh Han M.Ö. 51 yılında Çin’e giderek imparator tarafından karşılanmıştır ve ona, olağanın üstünde bir kabul töreni yapılmıştır.[18] Ayrıca kendisine çok miktarda hediye verilmiştir.[19] Çin başkentinde bir süre kalan Huhanyeh, bizzat imparator tarafından başkentin dışına kadar uğurlandıktan sonra Sarı Irmağın kuzey-batı kıvrımına kadar götürülerek Çin duvarının dışına yerleştirilmiştir. O, Çin tarafından yerleştirildiği bölgede oturarak Hunlardan gelecek akınlara karşı koyacaktı.[20] Çin, Huhanyeh Han’a büyük unvanlar vermiş ve ülkesine gidene kadar her yıl artan miktarlarda altın, bakır, elbiseler, ipek ve ipek mamulleri, kuru pirinç ve hububat gibi yardımlar yapmıştır.[21]

M.Ö. 50 yılında Çin, Çiçi Han’a karşı ilginç bir diplomatik manevra denemiştir. Şöyle ki hem Çiçi Han hem de Huhanyeh Han’ın yolladığı elçiler aynı anda Çin sarayına varıp karşılaşmışlardır. Çin ise Huhanyeh’in elçisini daha çok ağırlayarak ikisi arasında ayrılık göstermiş ve Çiçi’nin elçisini daha aşağıya oturtmuştur.[22] Kanaatimizce bu diplomatik manevra, Çin ile Çiçi Han arasındaki ilişkilerin ilk kırılma noktasıdır. Çünkü Çin, Çiçi Han gibi bağımsızlık yanlısı ve tehlikeli bir Hun Hanı yerine uysal ve kendisine bağlı Huhanyeh’i destekleyip kollayacağını belli etmiştir. Nitekim bunu anlayan Çiçi de bir süre sonra konumunu sağlamlaştırmak için ülkenin Sağ bölgesine dirlik ve düzen vermek üzere harekete geçmiştir.

Çiçi Han’ın Batı Akını

M.Ö. 49 yılında, Sağ bölgeye dirlik ve düzen vermek için yola çıkan Çiçi Han, Huhanyeh’in ordusunun zayıflığını ve bu yüzden onun Orhun’daki başkente hücum edemeyeceğini biliyordu.[23] Sağ bölgede, daha önceleri kendisini öldüren Gerçek Han’ın kardeşlerinden biri, diğer iki kardeşiyle ordularını birleştirerek kendisini İ-li-mu Han unvanıyla tahta çıkarmıştı. Talihsizlik ki bir anda Çiçi Han ile karşılaşmışlar ve meydana gelen savaşı Çiçi kazanarak İ-li-mu’yu öldürmüştür. Ardından onun 50.000 kadar askerini de kendi ordusuna katmıştır.[24] Bu sıralarda Sağ bölgedeki faaliyetleriyle iyice güçlenen Çiçi Han, Çin’in Huhanyeh’e yiyecek ve asker yardımı yaptığını haber aldıktan sonra Sağ bölgede kalmaya karar vererek[25] büyük bir batı akını planı yapmıştır.

Çiçi Han’ın Batı Akını

Bundan sonra Çiçi Han, Wusunların yakınlarına giderek muhtemelen kendisine bağlanması için Küçük Kunmi[26] Wu-chiu-t’u’ya bir elçi göndermiştir. Fakat Wusun Kunmisi, Huhanyeh Han’ın Çin tarafından Çiçi’ye karşı desteklendiğini bildiği için hiç yapmaması gereken bir şey yaparak Çiçi’nin elçisini öldürmüş ve kafasını kestirerek Çin garnizon komutanına göndermiştir. Bir savaş için bunlar yetmezmiş gibi bir de Çiçi’ye karşı 8.000 atlı göndermiştir.[27] Bunun üzerine Çiçi Han ordusunu alarak Wusunların üzerine yürümüş ve onları kılıçtan geçirmiştir.[28]

Çiçi Han’ın yeni hedefleri, Mete Han’ın Büyük Hun Devleti’ne bağladığı fakat sonradan devletin zayıflamasıyla itaatten çıkan boylardı. O, ordusunu alarak kuzeydeki Wu-chieh boyunun üzerine yürümüş ve itaat altına almıştır. Ardından daha da batıdaki Chien-kunlara (Kırgız) hücum ederek boyun eğdirmiş ve orada kendisine bir otağ yeri yaptırmıştır. Sonra Ting-linglerin üzerine giden Çiçi Han, onları da mağlup ederek bu üç boyu tekrar Büyük Hun Devleti’ne bağlamıştır.[29] Öldürülen elçisinin bedelini Wusunlara ödetmeye devam eden Çiçi Han, onların üzerine birkaç defa daha ordu gönderip her seferinde yenerek adamakıllı tartaklamıştır.[30]

Çiçi Han’ın bu büyük akınının Çinlileri tedirgin ettiğini Çin kaynaklarından anlayabiliyoruz. Çünkü Çinliler onun akınlarını Mete Han’ın akınlarına benzeterek tıpkı ikinci bir Mete gibi anlatıyorlardı. Gerçi Çiçi Han, askerlik taktiği çok yüksek ve cesur bir Hun Hakanıydı ve şüphesiz akın yollarını da Mete’ye göre düzenliyordu.[31]

Çin ile Çiçi Han arasındaki ilişkilerin ilk kırılma noktasını yukarıda zikretmiştik. Bu hadiseden sonra Sağ bölgeye dirlik verip akınlarla da hâkimiyet alanını genişleten Çiçi Han’ın özgüveninin arttığı düşünülebilir. Zira M.Ö. 48 yılında Çin tahtına Yüan’ın çıkmasıyla Huhanyeh Han’a önemli sayılabilecek bir ağırlıkta zahire yollanmış,[32] Bu olayı Çiçi ile Çin arasındaki ilişkinin ikinci kırılma noktası olarak niteleyebiliriz. Çünkü bundan sonra Çiçi’nin Çin’e karşı diplomasisi sertleşmiştir.[33]

Batı akınından daha güçlü bir şekilde dönen Çiçi Han, daha önceden Çin’e yolladığı oğlunu geri istemiştir. Bu istek üzerine Çin sarayında tartışmalar yaşanmış, nihayetinde Çiçi’nin oğlunun Ku Chi adlı bir general elçinin refakatinde Hun başkentine yollanması kararlaştırılmıştır.[34] Nitekim M.Ö. 44 yılında Hun Prensi, Ku Chi adlı elçi ile Hun başkentine gönderilmiştir. Fakat elçi ve maiyeti bir daha Çin’e dönememiştir. Kesin olarak nedeni bilinmese de Çiçi Han bu elçiliktekileri öldürmüştür.[35] Onun oldukça sert bir karaktere sahip olduğu ve ansızın gelişen istenmeyen durumlar karşısında sinirlerine hâkim olamadığı tahmininde bulunabiliriz fakat belki de Wusunlar tarafından kesik başı Çinlilere hediye edilen elçisinin intikamını bu elçi heyetinden almak istemişti. Her şeye rağmen daha önce hiçbir Hun Hanı, elçi öldürmemiş, hatta Wu-wei Han (M.Ö. 114-105) zamanında çok vahim bir elçi kabulü gerçekleşmiştir. Buna göre Çin İmparatoru Wuti, Hunları kızdırmak ve tahrik etmek için Kuo Chi isimli bir elçi göndermiş, o da Hun Hakanının otağında küstahça sözler etmiştir. Çok sinirlenen Hakan ise kılıcını çekerek elçi hariç otağındaki herkesi öldürmüştür.[36]

Çinli elçilerin laf cambazı oldukları, bazen Hun Hakanlarına karşı tepki ölçmek için küçük görünebilecek saygısızlıklar yaptıkları ve onların yıllarca bu gibi dil oyunları için eğitildikleri bilinmektedir. Elçinin Çiçi’ye böyle bir saygısızlık yapıp tahrik etmiş olması ihtimaller dahilinde tutulmalıdır. Fakat Çinliler de bu hadise hakkında fazla bilgiye sahip olamadıklarından dolayı kayıtlara geçirememişlerdir. Yine de bu hadise Hun devlet geleneklerine uymamaktadır.

Wusunların Çiçi’nin elçisini öldürmeleri ve ardından kesik başını Çin garnizon komutanına göndermeleri, Çiçi’yi Çin’e karşı hırslandırmış hatta ona bunun bir Çin planı olduğunu düşündürmüş olmalıdır. Bu elçi öldürme hadisesinin planlı olup olmadığını bilemiyoruz ancak Çiçi Han, batı akınından döndükten sonra Çin’e karşı politikalarını sertleştirmiş, gelen elçilere sert ve kötü sözler sarf etmiştir. Bunda şüphesiz onun oldukça güçlendiğini düşünmesi de etkili olmuştur.

Huhanyeh Hunları ve Çinliler Arasında Antlaşma

M.Ö. 43 yılında Huhanyeh Han’a giden iki Çin elçisi, öldürülen elçileri sormuşlardır. Anlaşılan Çinliler, gittikçe güçlendiğini düşündükleri Huhanyeh Hunlarından şüphelenmişler fakat sonra onlardan şüphelendikleri için özür dilemişlerdir.[37] O yıl, Huhanyeh Han’ın ordusunun yaptığı başarılı bir sürek avı Çinlilere, Hunların yeterince güçlendiklerini düşündürmüştür. Aslında Çin, Huhanyeh Hunlarının külfetinden kurtulmak ve giderek daha da tehlikeli olan Çiçi Han’a bir cephe açmak istiyordu. Hunlar da artık daha kuzeye gitmek istemeye başlamışlar sebep olarak da yerleştirildikleri bölgede av yetersizliğini göstermişlerdir. Çünkü gerçekten Huhanyeh Hunlarının nüfusu oldukça artmıştır. Onlara hem daha önceden Çin’e sığınan[38] hem de muhtemelen Çiçi’ye itaat etmeyen Hunlar katılmış olmalıdır.

Nitekim M.Ö. 43 yılında Huhanyeh Hunları ile Çin elçileri arasında beyaz bir atın kurban edilmesi suretiyle, Hun geleneklerine göre bir antlaşma yapılmıştır. Antlaşma metnini doğru değerlendirebilmek için maddeler halinde sıralıyoruz:

  1. Bugünden, ta gelecek zamanlara kadar, Çinliler ile Hunlar, tek bir aile gibi birleşmişlerdir.
  2. Nesillerden nesillere kadar, karşılıklı olarak ne birbirlerini aldatacaklar ve ne de birbirlerine akın yapacaklardır.
  3. Haydutluk ve yağma yapanlar olursa, karşılıklı olarak haber verecekler, yapanları cezalandıracaklar, mal kayıplarını da ödeyeceklerdir.
  4. Eğer dışarıdan bir akın olursa, her iki taraf da ordularını alacak ve karşılıklı olarak yardım edeceklerdir.
  5. Kim olursa olsun, ister Çin, isterse Hunlar olsun, bu antlaşmayı ilk defa kim bozmaya cesaret ederse o, Tanrı’nın belasına uğrasın ve Tanrı’dan yardım ile şefaat bulamasın! Şimdiden sonra, nesillerden nesillere, torunlardan torunlara kadar, herkes bu antlaşmaya bağlı kalsın![39]

Genel olarak bakıldığında antlaşmanın çok yönlü bir hüviyete sahip olduğu görülmektedir. Aslında Çinliler, Huhanyeh Hunlarının kuzeye gitmeleriyle onlar üzerindeki kontrollerinin kalkacağını düşünüyordu, bu sebeple birinci maddedeki “tek bir aile” vurgusunun, Hunların tekrar Çin’e karşı düşmanlaşmasını önlemek amacıyla yapıldığı kanaatindeyiz. İkinci maddede verilen karşılıklı söz, antlaşmanın saldırmazlık paktı niteliğine delalet etmektedir. Üçüncü maddenin ihtiva ettiği yükümlülük, aslında iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin canlı tutulmasını amaçlayan bir teminattır. Antlaşma, bu yönüyle de bir ticaret antlaşması niteliği kazanmaktadır. Dördüncü maddeye geldiğimizde görüyoruz ki ne Çinliler ne de Huhanyeh Han, ismi zikredilmese de Çiçi Han’ı göz ardı edememişler ve birbirlerine askerî yardım teminatı vermişlerdir. Böylelikle antlaşmaya askeri ittifak gözüyle de bakılabilir. Son madde ise antlaşmanın lanet kısmıdır.

Antlaşma töreninin Hun geleneklerine göre yapıldığını yukarıda belirtmiştik. Buna göre; önce bir ırmak kenarına gidiliyor ve ondan sonra da bir dağa çıkılıyordu. Beyaz bir at mukaddes Hun kılıcı ile kesilerek kurban ediliyordu. Kan ile şarap bir Hun kaşığı ile karıştırılıyor, Yüeçi Kralının kafatasından[40] içiliyordu. Bu kafatasından, Çin elçileri de içiyorlar. Böylece Hunlar ile Çin arasında, bir kan andı yapılıyordu.

Antlaşmanın içerdiği maddeler ve yapılış şekli Çin sarayında büyük tartışmalara yol açmıştır. Çinli vezirlerden bir kısmı, antlaşmanın özellikle lanet kısmına vurgu yaparak bu maddenin Hun Hakanına, Çinlileri Tanrı’ya şikâyet etme hakkı verdiğini savunmuşlardır. Onlar, Huhanyeh Han’a tekrar elçi gönderilerek göğe bir kurban sunmasını ve antlaşmadan vazgeçildiğini bildirmesini dahi istemişlerdir. Bazı vezirler de elçilerin, “barbar geleneklerine uyma” yani antlaşmanın Hun geleneklerine göre yapılmasından dolayı ölüm cezasına çarptırılmalarını istemişlerdir. Onlara göre bu Çin’e bela yağdırabilirdi.

Görüldüğü üzere Çinliler aslında Huhanyeh Hunlarından değil, Tanrı’dan korkuyorlardı. Onlar hâkimiyetlerini genişletirlerken sadece Hunların değil, diğer ülkelerin de içine nifak tohumları ektiklerinden, bu antlaşmaya uyamayacaklarını biliyorlar ve bu yüzden Tanrı’nın onları cezalandıracağından endişelenerek, antlaşmanın iptalini istiyorlardı.

Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus da eski kurbanın, yani antlaşmanın, yeni bir kurban verilmek suretiyle çözülmek istenmesidir. Buna göre Çinliler, Hunların göğe verdikleri at kurbanına inanıyorlar mıydı? Bunu tam olarak bilemiyoruz ancak Hun geleneklerine uyulduğu için Çin’e bela yağdırılacağından korkan Çinliler, antlaşmayı yapan elçileri Tanrı yolundan sapmakla da suçlamışlardır.

Nitekim belki de Huhanyeh Han ile arasının açılmasından çekinen Çin imparatoru antlaşmayı onaylamak zorunda kalmış, haklarında ağır cezalar istenen elçiler için ise fidye cezası vermiştir.[41]

Çiçi Han, kanaatimizce Huhanyeh Hunları ile Çin arasında yapılan antlaşmadan önce Orhun’daki başkentini bırakarak Kırgız yurdunda yaptırdığı otağ yerine göçmüştür. Huhanyeh Han ise antlaşmadan sonra Orhun’a çıkmıştır.[42] Yukarıda zikrettiğimiz gibi Huhanyeh Hunları kendi yurtlarına gitmek istemişlerdi fakat bunun için Çiçi Han kadim başkentten ayrılmış olmalıydı. Çünkü Huhanyeh gerçekten de Çiçi’den çekiniyordu ve onunla savaşmayı göze alamazdı. Bunu, Çiçi’nin öldürülmesinden sonra Huhanyeh’in Çin imparatoruna gönderdiği mektuptan anlayabiliriz.[43]

Çiçi Han’ın Batı Hun Devleti

Bu dönemde, Wusunların akınlarından dolayı oldukça yıpranmış olan Batı Türkistan’daki Semerkand Krallığında[44] ilginç bir toplantı düzenlenmiştir. Bu toplantıda Kral ve vezirleri Hunların büyük bir devlet olduğunu, Wusunların onlara bağlı olduğunu, Çiçi Han’ın sıkışık bir durumda olduğunu, Hunlardan kendilerine bir zarar gelmeyeceğini ve bu durumun değerlendirilmesi gerektiğini konuşmuşlardır.[45]

Çiçi Han’ın Batı Hun Devleti

Neticede Kral, Çiçi Han’ı, Wusunlara karşı ittifak olmak için çağırmak üzere Kırgız yurduna elçi göndermiştir. Muhtemelen Çin ve Huhanyeh Han’ın yaptığı antlaşmadan haberdar olan Çiçi, bu teklifi sevinerek kabul etmiştir.[46] Aslına bakılırsa Çiçi Han gerçekten de sıkışık bir durumdaydı. O, Çin elçilerini öldürmenin bir yaptırımı olacağının farkındaydı ve Huhanyeh’in yaptığı antlaşma yüzünden de ne ona ne de Çin’e bir akın yapamazdı. Çünkü kanaatimizce her ikisiyle de aynı anda savaşabilecek güçte değildi. Bu yüzden Çiçi’nin, Semerkand Krallığının bu sürpriz teklifini kabul etmesini normal karşılamak gerekir.

Türk toplulukları, bazı zorlayıcı sebeplerden dolayı zaman zaman Türkistan’daki yurtlarını terk ederek, başka coğrafyalara, başka iklimlere göç etmişler ve yayılmışlardır. Bu sebepleri doğal afetler ve salgın hastalıklar, nüfus artışı ve otlak yetersizliği, siyasi anlaşmazlıklar, ağır dış ve iç baskılar, fetih arzusu ve yeni vatanlar kurma fikri olarak sıralayabiliriz.[47] Çiçi Han’ın, Orhun’dan Kırgız yurdunda kurduğu yeni başkentine olan göçünün sebeplerini siyasi anlaşmazlıklar ve dış baskılar çerçevesinde değerlendirebiliriz. Aynı zamanda halkın kardeş kavgalarından yılmış olmasını, dolayısıyla iç baskıları da göz ardı etmemek gerekir. Fakat Çiçi Han’ın, Batı Türkistan’a olan göçünün sebeplerinden biri, fetih arzusu ve yeni vatanlar kurma fikri olarak değerlendirilebilir. Çünkü aşağıda anlatılacağı üzere onun bundan sonraki faaliyetleri ve Çinli generallerin onun planlarıyla ilgili raporları bu görüşümüzü desteklemektedir.

Çin tarihleri Çiçi Han’ın, Batı Türkistan’a olan göçünün tarihi hakkında bir bilgi vermezler. Çiçi Han, muhtemelen M.Ö. 43 yılında ordusuyla birlikte harekete geçmiş, Semerkand Kralı da armağan olarak birkaç bin deve, katır ve atı devletin ileri gelenleriyle birlikte Çiçi’yi karşılamak üzere yola çıkarmıştır. Fakat yolda şiddetli soğuk ve fırtınayla karşılaşmış olan Çiçi Han, bu yüzden ordusunun büyük bir bölümünü kaybetmiş yalnızca 3000 kişiyle hedefine ulaşabilmiştir.[48] Semerkand’da çok iyi ağırlanan Hunlar, aralarında akrabalık ilişkileri de kurmuşlar Hun Hakanı ve Semerkand Kralı birbirlerine kızlarını vermişlerdir.

Sonraki süreçte bu ittifakın kurulma sebebi doğrultusunda Çiçi Han, birkaç defa ordusuyla Semerkandlıları destekleyerek Wusunlara akınlarda bulunmuştur. Hatta Çin tarihleri Çiçi’nin, Wusun ülkesini darmaduman ederek onların başkenti Ch’i-ku şehrine kadar gittiğini bildirmektedirler. Onun, yine mükemmel bir kumandan ve Hun savaş gücünün ustası olduğunu ispat ettiği bu akınlarda birçok Wusun öldürülmüş birçoğu da hayvanlarıyla birlikte esir edilmiştir. Şok etkisi yaratan bu akınlar karşısında Wusunlar hiçbir şey yapamamışlar, kayıplarını kurtarmak için karşı saldırıya geçmeye cesaret edememişlerdir. Bu yüzden Wusunların batı sınırları büyük ölçüde boşalmıştır.[49]

Çiçi Han, Hunların yaşam tarzına ve savaş taktiklerine uymamasına rağmen surlarla çevrili bir başkent yaptırmaya karar vermiştir. Hun savaş taktikleri, kalabalık düşman orduları karşısında uçsuz bucaksız bozkırlarda kaybolmayı ve uygun olan her fırsatta düşmana saldırarak yıpratmayı gerektiriyordu. O, yine de kararından vazgeçmemiş ve yaklaşık 500 işçi çalıştırarak bu kaleyi 2 yılda inşa ettirmiştir.[50] Talas Nehrinin yakınlarında inşa edilen bu kalenin etrafı, Roma istihkam tarzından mülhem olarak toprak tabyalarla örülmüş ve yer yer kazık çitlerle çevrili bekçi kuleleriyle donatılmıştır.[51]

Çin tarihlerine göre Çiçi Han, devletinin büyüklüğünün ve yayılan ününün farkındaydı. Bu sıralarda onun sert mizacının bir yansımasını daha görüyoruz. Semerkand Kralının yaptığı bir protokol hatası yüzünden çok sinirlenen Çiçi, Kralın kızını, Krallığın ileri gelenlerinden birkaç kişiyi ve halktan da birkaç yüz kişiyi öldürterek parçalanmış cesetlerini Talas Irmağı’na attırmıştır.[52]

[irp posts=”24232″ name=”Büyük Hun Devleti’nin Bölünüşü”]

Çiçi Han, hâkimiyetini askerî akınlarla genişlettiği gibi sadece elçi göndererek de bazı ülkeleri kendisine bağlamaya başlamıştı. Çünkü yukarıda da zikredildiği gibi onun ünü çok uzak yerlere yayılmış ve gücünden çekinilen bir Hakan olmaya başlamıştı. Nitekim Fergana ve Ho-su gibi bazı ülkeler Çiçi’nin gönderdiği elçiler vasıtasıyla vergi vermeyi kabul etmişler, Çiçi’ye karşı gelmeye cesaret edememişlerdir.[53]

Huhanyeh Han’ın güçlendikten sonra Ötüken’e yerleşmesi ve Çiçi Han’ın Batı’ya göç edip hâkimiyetini yaymaya çalışması, büyük Hun kütleleri arasında ikiliklere yol açmıştır. Asya’nın ulu bozkırlarının geçirdiği bu iki kutuplu dönem, Hunların ve hatta bütün Türk tarihinin şekillenmesinde büyük bir etkiye sahiptir.

Ufukcan Yaşa

Stratejik Ortak Misafir Yazar

KAYNAK

AHMETBEYOĞLU, Ali, Sorularla Eski Türk Tarihi, Yeditepe Yay., İstanbul 2015.

ANADOL, Cemal, Orta Asya Türk Devletleri Tarihi, Kamer Yay., İstanbul 1996.

DURMUŞ, İlhami, “Vusunlar”, Türkler, I, Ankara 2002, s.782-788.

EBERHARD, Wolfram, Çin Tarihi, T.T.K. Yay., Ankara 1947.

ERCİLASUN, Konuralp, “Hunların Birinci Bölünüş Devresi Üzerine Bir İnceleme”, Gazi Türkiyat, 2014/15, Ankara 2014, s.13-32.

GÖMEÇ, Saadettin, Türk-Hun Tarihi, Berikan Yay., Ankara 2012.

GROUSSET, René, Bozkır İmparatorluğu, çev. Reşat Uzmen, Ötüken Yay., İstanbul 1999.

GUMİLEV, L. Nikoloyeviç, Hunlar, çev. Ahsen Batur, Selenge Yay., İstanbul 2002.

İZGİ, Özkan, Orta Asya Türk Tarihi Araştırmaları, T.T.K. Yay., Ankara 2014.

KAFESOĞLU, İbrahim, Türk Milli Kültürü, Boğaziçi Yay., İstanbul 1984.

KOCA, Salim, “Büyük Hun Devleti”, Türkler, I, Ankara 2006, s.687-708.

KOCA, Salim, “Türklerin Göçleri ve Yayılmaları”, Türkler, I, Ankara 2006, s.651-663.

NÉMETH, Gyula, Attila ve Hunları, çev. Şerif Baştav, Ankara Üniversitesi D.T.C.F. Yay., Ankara 1982

ONAT, Ayşe, Çin Kaynaklarında Türkler: Han Hanedanı Tarihinde Batı Bölgeleri, T.T.K. Yay., Ankara 2012.

ONAT, Ayşe, “Hunların Doğuda Siyasal Üstünlük Dönemi (M.S. 25-46)”, Ankara Üniversitesi D.T.C.F. Dergisi, XXXI/1-2, Ankara 1987, s.383-395.

ÖGEL, Bahaeddin, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, II, T.T.K. Yay., Ankara 2019.

ÖGEL, Bahaeddin, “Büyük Hun İmparatorluğu ve Daha Önceki Devletler”, Tarihte Türk Devletleri, I, Ankara 1987, s.7-21.

RÁSONYI, László, Tarihte Türklük, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 1971.

TAŞAĞIL, Ahmet, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları (MÖ III. – MS X. Asır), Bilge Yay., İstanbul 2017.

TEZCAN, Mehmet, “I-İ Chih-İ/I-İ-Fa-İ ve “Beş Tuzak” (Çinlilerin Hunları Yıkmak İçin Uyguladıkları Temel Stratejiler)”, Türkler, I, Ankara 2006, s.729-742.

UHLİG, Helmut, İpek Yolu – Çin ve Roma Arasındaki Eski Dünya Kültürü, çev. Alev Kırım, Okyanus Yay., İstanbul 2000.

[1] Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü 4. sınıf öğrencisi. ufuktarih0@gmail.com

[2] Hsü-lu-kuan-chü Han’dan önceki Hun Hanı’ın Ulu Hatunu’dur. Hsü-lu-kuan-chü Han onu Ulu Hatun makamından aldığı için ona ve soyuna karşı kin tutmuş olmalıdır.

[3] Konuralp Ercilasun, “Hunların Birinci Bölünüş Devresi Üzerine Bir İnceleme”, Gazi Türkiyat, 2014/2015, s.15.

[4] Bahaeddin Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, II, Ankara 2019, s.131.

[5] M.Ö. 60 yılında Hsü-lu-kuan-chü Han’ın hasta olduğu sırada, Lung-ch’eng’deki kurultayın ardından Ho-su Prensi Hsing-wei-ying, Hakanın hastalığı sebebiyle orada bulunan prenslerin ayrılmamaları için emir çıkarmıştır. Bu prens devlet bitikçisi gibidir. (gös.yer.)

[6] Gös. yer.; Ercilasun, a.g.m., s.14.

[7] Salim Koca, “Türklerin Göçleri ve Yayılmaları”, Türkler, I, Ankara 2006, s.654.

[8] Ögel, a.g.e., s.136; Saadettin Gömeç, Türk-Hun Tarihi, Ankara 2012, s.159.

[9] Bundan sonra Çiçi Han diye yazılacaktır. Ayrıca unvanın anlamlarıyla ilgili bilgi için bk. Ögel, a.g.e., s.141-142.

[10] László Rásonyi, Tarihte Türklük, Ankara 1971, s.67; Ögel, a.g.e., s.143; Gyula Németh, Attila ve Hunları, çev. Şerif Baştav, Ankara 1982, s.47; L. Nikoloyeviç Gumilev, Hunlar, çev. Ahsen Batur, Ankara 2002, s.177; Gömeç, a.g.e., s.161; Ercilasun, a.g.m., s.19.

[11] Gös. yer.; Gumilev, a.g.e., s.177.

[12] Gömeç, a.g.e., s.162.

[13] Wolfram Eberhard, Çin Tarihi, Ankara 1995, s.98; René Grousset, Bozkır İmparatorluğu, çev. Reşat Uzmen, İstanbul 1999, s.56; Mehmet Tezcan, “I-İ Chih-İ/I-İ-Fa-İ ve “Beş Tuzak” (Çinlilerin Hunları Yıkmak İçin Uyguladıkları Temel Stratejiler)”, Türkler, I, s.739; Ögel, a.g.e., s.145; Ercilasun, a.g.m., s.19; Gömeç, a.g.e., s.163.

[14] Ercilasun, a.g.m., s.19.

[15] Ögel, a.g.e., s.145; Németh, a.g.e., s.47; Gömeç, a.g.e., s.163; Gumilev, a.g.e., s.179.

[16] Ögel, a.g.e., s.145.

[17] Gös. yer.

[18] Ayşe Onat, “Hunların Doğuda Siyasal Üstünlük Dönemi (M.S. 25-46)”, Ankara Üniversitesi D.T.C.F. Dergisi, XXXI/1-2, Ankara 1987, s.385; Ögel, a.g.e., s.145; Eberhard, a.g.e., s.98; krş. Özkan İzgi, Orta Asya Türk Tarihi Araştırmaları, Ankara 2014, s.101; Gumilev, a.g.e., s.179; Németh, a.g.e., s.47.

[19] Hediyeler hakkında bilgi için bk. Gömeç, a.g.e., s.164.

[20] Ögel, a.g.e., s.146.

[21] Tezcan, a.g.m., s.739.

[22] Ögel, a.g.e., s.146; Gumilev, a.g.e., s. 179; krş. Gömeç, a.g.e., s.165.

[23] Ögel, a.g.e., s.148.

[24] Gös. yer.; Gumilev, a.g.e., s.184.

[25] Ögel, a.g.e., s.149

[26] “Kunmi” kelimesi Wusun hükümdarlarına verilen unvandır.

[27] Gös. yer.; Gömeç, a.g.e., s.169; Gumilev, a.g.e., s.184.

[28] İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 1984, s.63; Cemal Anadol, Orta Asya Türk Devletleri Tarihi, İstanbul 1996, s.57; Ali Ahmetbeyoğlu, Sorularla Eski Türk Tarihi, İstanbul 2015, s.69; Ögel, a.g.e., s.149.

[29] A.g.e., s.150; Kafesoğlu, a.g.e., s.63; Gömeç, a.g.e., s.169; Ahmet Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları (MÖ III. – MS X. Asır), İstanbul 2017, s.33.

[30] Ögel, a.g.e., s.150; Gumilev, a.g.e., s.184.

[31] Ögel, a.g.e., s.154.

[32] Gömeç, a.g.e., s.166.

[33] Ögel, a.g.e., s.155.

[34] Bu tartışma hakkında daha fazla bilgi için bk. a.g.e., s.156-157.

[35] Ayşe Onat, Çin Kaynaklarında Türkler: Han Hanedanı Tarihinde Batı Bölgeleri, Ankara 2012, s.37; Ögel, a.g.e., s.159; Gömeç, a.g.e., s.166.

[36] Bu elçi kabulü hakkında daha fazla bilgi için bk. Ögel, a.g.e., s.70-71.

[37] A.g.e., s.150.

[38] A.g.e., s.152.

[39] Gös. yer.; Gömeç, a.g.e., s.167.

[40] Mete Han’ın oğlu Lao-shang Han tarafından mağlup edilen Yüeçi Kralının kafatası, içki kabı olarak kullanılmıştır.

[41] Bu antlaşma ve Çin’deki yankıları hakkında daha fazla bilgi için bk. Ögel, a.g.e., s.151-154.

[42] A.g.e., s.154; Gömeç, a.g.e., s.168.

[43] S.34.

[44] Semerkand Krallığının yeri hakkında daha fazla bilgi için bk. Ögel, a.g.e., s.162; Gumilev, a.g.e., s.181-182. Bugünkü Semerkand şehrine yakınlığından dolayı Semerkand Krallığı diye andığımız bu devlet Çin kaynaklarında K’ang-chü Devleti olarak geçmektedir. Çin tarihlerine göre 600.000 kişilik nüfusları ve 120.000 kişilik ordularıyla dönemin önemli bir devletiydiler. Fakat verilen bu rakamlara ihtiyatlı yaklaşmak gerekmektedir. Bu devlet hakkında daha fazla bilgi için bk. Onat, Batı Bölgeleri, s.37.

[45] Ögel, a.g.e., s.158-159, Gömeç, a.g.e., s.168.

[46] İlhami Durmuş, “Vusunlar”, Türkler, I, s.785; Ögel, a.g.e., s.159; Gumilev, a.g.e., s.185; Németh, a.g.e., s.48.

[47] Koca, “Göçler”, s.654.

[48] Ögel, a.g.e., s.159; Gömeç, a.g.e., s.170; Gumilev, a.g.e., s.185; Németh, a.g.e., s.48.

[49] Ögel, a.g.e., s.160; Taşağıl, a.g.e., s.38; Durmuş, a.g.m., s.785.

[50] Ögel, a.g.e., s.160; Kafesoğlu, a.g.e., s.63; Salim Koca, “Büyük Hun Devleti”, Türkler, I, s.705.

[51] Gumilev, a.g.e., s.186.

[52] Ögel, a.g.e., s160.

[53] A.g.e., s.161; Németh, a.g.e., s.48.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

İlk Yorumu Sen Yap!

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Please enter your name here