Almanya’nın Ukrayna Krizine Karşı “Ostpolitik Siyaseti”

254

Ukrayna’nın doğusunda başlayan ve 8 yılı deviren Donbass Savaşı, Rusya ve Batı ülkelerini Soğuk Savaş’tan sonra ciddi bir şekilde karşı karşıya getiren süreçlerden biridir. Özellikle, Rusya’nın jeostratejik menfaatleri doğrultusunda Ukrayna krizine müdahil olması, Avrupa entegrasyon sürecindeki Ukrayna’nın AB taraflı siyasetine karşı en büyük engel olarak ortaya çıkmıştır. 21. yy’da tabiri caizse “Doğu-Batı Bloku” mücadelesinde teorikten pratiğe dönüşümün bir ayağını teşkil eden Ukrayna krizi, iç dinamikler açısından oldukça karmaşık bir 8 yılı geride bırakırken, dış dinamikler açısından politika aktörleri bağlamında özellikle incelenmesi gereken bir konudur. Krizin dış aktörleri kategorisine aktif bir şekilde sözlü veya yaptırımlı politikalar izleyen ülkeleri dahil etmek herhalde yanlış olmayacaktır.

Dünyadaki birçok alanda baş aktör olarak karşı karşıya gelen iki güç ABD ve Rusya’nın yanı sıra, Avrupa Birliği’nin de başlangıçtan beri aktif bir şekilde süreci takip ettiğini söylemek gerekir. Avrupa Birliği’nin özellikle, II. Dünya Harbi’nden bugüne Birliğin dış politikası ve güvenliğini tesis etmek için çalışmasının temel sebebi kuşkusuz Rusya’dır. Rusya’nın gerek konjonktürel, gerek siyasi ve gerekse askeri stratejisinin Avrupa Birliği’nin güvenliğini yıllardır tehdit ettiği görüşü herkesçe bilinen durumdur. Fakat, Avrupa Birliği politikalarının sadece ulus üstü yapının (AB kurumları) direktiflerinden ibaret olmadığını ve bunun yanında üyelerinin kendi güvenlik ve dış politikalarının olduğunu belirtmekte fayda vardır. Her ne kadar NATO aracılığıyla güvenlik konusunda konsensüs oluşmuş ise de, üye devletlerin iktisadi menfaatleri başta olmak üzere birçok parametre, Birliğin ortak güvenlik ve dış politika noktasında istikrarlı bir politikaya sahip olmasının önüne geçmektedir. Bu kapsamda, Birlik bünyesinde “endüstriyel ve ekonomik güç” statüsünde bulunan Almanya’nın dış politikasının AB’den ayrılan yönünü, Ukrayna krizi örneğiyle değerlendirmek ve tarihsel bir kavram olan “ostpolitik” yaklaşımıyla bu durumu analiz etmek araştırmanın temel amacıdır.

Ostpolitik Nedir ?

Tarihsel bir siyasi terim olan ostpolitik, Almanca “doğu” anlamına gelen “ost” ile “politik” kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşarak, “Doğu Politikası” anlamına gelmektedir. Soğuk Savaş sürecinde, dönemin Federal Almanya şansölyesi Willy Brandt’ın ismiyle özdeşleşen bu terim Batı-Doğu ilişkilerinde yumuşamayı ifade etmektedir. Esasen bu yaklaşım, 1963 yılında Alman eski Özel İşler Bakanı Egon Bahr’ın “yakınlaşma yoluyla değişim” tabirinden hareketle ortaya çıkmıştır (Definitions, 2022).

Willy Brandt

1969 yılından itibaren Alman şansölye Willy Brandt’ın uygulamaya koyduğu ostpolitik siyaset, Doğu-Batı yakınlaşmasının pratik örneği olarak tarihe geçti. Bu tarihten itibaren ittifaklarda değişiklik olmasa da, iki blok arasında yumuşama süreci başladı.  Kasım 1969’da SSCB ile Federal Almanya arasında imzalanan Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’yla birlikte ostpolitik siyaset anlam kazanmaya başladı (CVCE, 2016: 2). ostpolitik Almanya-SSCB yakınlaşmasıyla sınırlı kalmadı. Bu yaklaşım, Eylül 1971’de ABD-Fransa-Birleşik Krallık üçlüsünün SSCB ile müzakere masasına oturmasıyla etkisini giderek artırdı. Daha önce de ifade edildiği gibi, Avrupa’nın güvenliği ve dış politikası hususunda Almanya’nın pozisyonu, AB’nin politika kararlarında etkili olmaktadır. Soğuk Savaş döneminde Almanya’nın uyguladığı ostpolitik siyaset, Fransa ve Birleşik Krallık’ın yanı sıra, ABD’yi de yumuşama sürecine dahil eden temel bir araçtır denilebilir.

“Ostpolitik” kavramı her ne kadar “Doğu Politikası” anlamına gelse de, tarihsel ölçekte Batı-Doğu ilişkilerinde mutabakat, müzakere ve iş birliğine dayanan bir kavramsallaştırma olarak kabul edilmektedir. Burada sadece Rusya-Avrupa ilişkilerinden ziyade Batı-Doğu ilişkileri olarak vurgulanmasının sebebi, ostpolitikin Almanya-Rusya özelinde kalmayıp, Kuzey-Güney Kore krizinin müzakeresinde de rol oynamasıdır (Definitions, 2022).

Buna göre, Doğu ve Batı blokunun 1950’li yıllardan bugüne devam eden ihtilafının pratik yansımalarından olan Kore Savaşı’nın sonrası önemlidir. Savaştan sonra günümüze kadar uzanan yumuşama süreci ve krizin uzlaşısı için kurulan diyalog masaları Ostpolitik siyasetin yansıması olarak nitelendirildi. Bu sayede Ostpolitik, Doğu-Batı müzakerelerinin Batı perspektifinden teorisini oluşturmuştur.

Ukrayna Krizi Bağlamında Alman Dış Politikası ve Ostpolitik

2013’ten bugüne Ukrayna-Rusya arasındaki krize karşı genellikle kendi dış politika ilkeleriyle yaklaşmayı tercih eden Almanya bu açıdan diğer AB üyesi devletlerden farklılaşmaktadır. Başından beri birkaç istisna dışında Ukrayna’nın iç işlerine müdahale eden Rusya’ya, ABD ve AB’nin sert tepkilerinin aksine daima “diyalog ve diplomasi” kanallarını açık tutucu politika izleme taraftarı olan bir Almanya’nın olduğunu söylemek gerekir. “Uluslararası hukuk ve insan hakları” her ne şartta olursa olsun Alman dış politikasının en önemli prensiplerindendir. Bunun yanında Avrupa Birliği’nin güvenliği ve üye ülkelerin iş birliği ilkeleri de Alman dış politikasının temel yapı taşlarıdır (Federal Foreign Office, 2019).

Alman hükümeti, kriz başladıktan sonra Rusya’ya yönelik uygulanan yaptırımlara çekimser bakmakta ve karşılıklı bozulan ilişkileri her daim yeniden imar etmeyi prensip olarak deklare etmektedir. Ayrıca, devam eden kriz sürecinde Kiev tarafına silah desteği tekliflerine de sıcak bakmamıştır. Hiç şüphesiz, Alman politika yapıcıların Rusya’yı, Avrupa’nın ve dünyanın güvenliği açısından önemli bir faktör olarak görmesi bu duruma etki etmektedir. Öte yandan, aynı politika yapıcılara göre, Rusya’nın enerji arzı hususunda Avrupa için anahtar rol oynaması da dikkate değerdir (Siddi, 2016:1). Dolayısıyla, Almanya-Rusya ilişkilerinin Avrupa’nın siyasi ve güvenlik politikalarında belirleyici rol oynadığı kabul edilmektedir. Bu kanaat, 2013’ten sonra daha da güçlenmiştir. Nitekim, kriz başladıktan sonra dönemin şansölyesi Angela Merkel’in öncülüğünde Rusya ile müzakereler başlamıştır. Almanya, yukarıda da ifade edildiği gibi dış politikasının önemli bir ilkesi olarak kabul ettiği “uluslararası hukuk ve insan hakları” tutumundan hareketle, AB’nin ve ABD’nin Rusya’ya yönelik sert söylemlerini yumuşatıcı bir rol üstlenmiştir. Almanya’nın bu siyaseti, azımsanmayacak bir kesim tarafından “Yeni-Ostpolitik” olarak nitelendirilmektedir.

Almanya’nın Rusya’ya yönelik Ukrayna siyaseti birçok kesim tarafından yeni bir Ostpolitik olarak tanımlansa da, kimi çevreler bu siyasetin Soğuk Savaş dönemindeki gibi uzun vadeli olmayacağını iddia etmektedir. Gerçekten de bu siyasetin istikrarlı bir şekilde sürdürülebilir olduğunu en azından Almanya açısından söylemek zordur. Nitekim, Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak kararı ve Donbass’taki askeri hareketliliği körüklemesi yeni dönem Ostpolitik siyaseti sorgulatmıştır. Dönemin şansölyesi Angela Merkel’in Kırım ilhakını “canice bir olay” olarak nitelendirmesi bu durumun ispatıdır (Merkel, 2015). Bununla beraber, bazı analistler yine de, AB tarafından Rusya’ya uygulanan yaptırımları ve Rusya’yı daimi surette kınama politikasını eleştiren Almanya’nın Ostpolitik’ten vazgeçmediğini iddia etmektedir (Forsberg, 2016). Bazı uzmanlar ise, Alman dış politikasını ticari kaygıların etkilediğini ifade etmekte ve Alman büyük şirketlerinin Berlin’e, Rusya ile sıcak temasın devam etmesi yönünde baskı yaptıklarını vurgulamaktadır (Siddi, 2016: 2).

Ticari kaygıların Alman dış politikasına tesir ettiği iddialarından hareketle, Avrupa entegrasyonunun temel prensiplerinden olan “iş birliği” ilkesinin ostpolitikin özelliklerinden olduğunu vurgulamak yerinde olacaktır. Almanya Avrupa entegrasyonunun bu ilkesini güçlü bir şekilde destekleyici ve ulusal dış politikasında bu ilkeyi önceleyici bir tutum sergilemektedir. Denilebilir ki, Almanya-Rusya arasındaki bu yakınlaşma, ekonomik iş birliğini temel alarak zaman içerisinde şekillenmiştir. Bunun en somut örneğini Kuzey Akım projeleri oluşturmaktadır. Nitekim, önce Kuzey Akım 1, ardından Kuzey Akım 2 projesi ile Almanya ve Rusya arasındaki enerji temelli ekonomik iş birliği oldukça genişlemiş ve Ostpolitik siyasetin ticari kanadını oluşturan bir gösterge olarak ortaya çıkmıştır. 2015’ten itibaren bu süreç hızlanarak devam etmiş ve Almanya ve Rusya’nın enerji ilişkisi ABD ile AB’nin tepkilerine rağmen güçlenmiştir.

Almanya’nın Ostpolitik siyasetini günümüz perspektifinden ele alan kimi yazarlar, Kırım ilhakına karşı Almanya’nın sert tavrını ve bunun tersi olarak enerji politikasıyla beraber Rusya’ya yakınlaşma siyasetini “Melez-Ostpolitik” ya da “Karma-Ostpolitik” olarak tanımlamaktadır (Daehnhardt ve Handl, 2018: 446).

Buna göre, Almanya’nın Ukrayna krizine bakış açısı sürdürülebilir ve istikrarlı bir müzakere sürecini kapsamamaktadır. Berlin hükümeti, 8 yılık süre zarfında krizin ana aktörü Rusya’ya karşı tüm iletişim kanallarını açık tutarken, aynı zamanda Rusya’nın yayılmacı politikasına karşı askeri ve sivil caydırıcılığı artırıcı tedbir arayışı içindedir.

Almanya bu iki birbirine zıt parametreyle melez bir Ostpolitik kuramı oluşturma gayreti içinde görülmektedir. Dolayısıyla, Soğuk Savaş devrindeki gibi tek taraflı ve uzun vadeli bir iş birliğini esas alan Ostpolitik siyasetin Ukrayna krizi özelinde görülmediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu iddiayı güçlendirecek iki farklı politik söylemi misal olarak vermek yerinde olacaktır. Birincisi, geçtiğimiz aylarda Almanya, NATO’nun Ukrayna’ya taahhüt ettiği uçak savar tüfeklerinin ve keskin nişancı dedektörlerinin satışını veto ederek Rusya’ya karşı aktif bir askeri konumlanmadan kaçındı. Ukrayna Savunma Bakanı Oleksii Reznikov olayı Almanya’nın Kuzey Akım 2 Projesi’ndeki iş birliği kaygılarına dayandırarak şiddetle kınadı. Buna ilaveten, Almanya’nın Ukrayna’ya karşı adil olmadığını ileri sürdü (AA, 2021).

Görüldüğü gibi Almanya, Rusya ile iş birliği hususunda kararlılığını sürdürerek, askeri anlamda Ukrayna’nın NATO tarafından desteklenmesini en azından asgari ölçüde sınırlandırmış oldu. İkincisi, ilkinden farklı olarak Avrupa’nın ve Ukrayna’nın lehinde olan politik bir söylemi ihtiva etmektedir. Yine geçtiğimiz aylarda Almanya, Avrupa Birliği’nin dış politika ve güvenlik kriterlerine uyum sağladığını göstermek amacıyla Avrupa Konseyi’nin deklare ettiği sert Rusya karşıtı manifestoya iştirak etti. Buna göre, Avrupa Konseyi, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırgan tutumunun devam etmesine karşı “büyük kayıplar”, “ağır yenilgi” ve “koordineli yaptırımlar” içerikli bir bildiri yayınladı.  Konsey’de Avrupa liderlerinin her biri Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü kararlılıkla desteklediklerini ifade etti (Politico, 2021). Almanya’nın bir taraftan AB dış politikasına hassasiyet göstererek Rusya karşıtı bildiriye imza atması, diğer taraftan da ulusal çıkarlarını korumada Rusya’ya iş birliği temelli yakınlaşma politikasını sürdürmesi “Melez-Ostpolitik” kavramını güçlendirici bir durum teşkil etmektedir.

Nihayet ifade edilebilir ki, Alman dış politikasında Ukrayna krizine karşı mevcut tutum, ülkenin Ostpolitik’ten tamamen vazgeçmediğini göstermektedir. Ukrayna krizi sırasındaki Alman dış politikasında; diplomasiye, iktisadi kaygıya, iş birliğine binaen yeni bir Ostpolitik türü ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşım, uluslararası hukuka saygı, savaş karşıtlığı, çok taraflılık ve Rusya ile uzun süredir devam eden uzlaşı dahil olmak üzere Alman dış politikasının temel ilkelerinin etkileşiminin bir sonucudur (Siddi, 2016: 13-14). Özellikle, Rusya yakın gelecekte Ukrayna’ya yönelik agresif tavırlarını artırırsa, bu yaklaşımın sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri ortaya çıkacak ve bu durum Alman dış politikasını Ostpolitik geleneğinden daha farklı bir eksene taşıyacaktır.

[irp posts=”32806″ name=” Uyan Almanya uyan!”: İkinci Cihan Harbi’nde Almanya”]

KAYNAK

KAYNAKÇA

AA. (2021, Aralık 13). Ukraine accuses Germany of blocking its weapons purchases via NATO. https://www.aa.com.tr/en/politics/ukraine-accuses-germany-of-blocking-its-weapons-purchases-via-nato/2445793

CVCE. (2016, Temmuz 7). Willy Briandt’s ostpolitik. https://www.cvce.eu/en/education/unit-content/-/unit/55c09dcc-a9f2-45e9-b240-eaef64452cae/b3f1bdcb-928a-497d-96bc-e85a4c77cab8/Resources#e4d3fb27-c070-4bd4-8cd6-323fbfc51d95_en&overlay

Daehnhardt, P. ve Handl, V. (2018). Germany’s eastern challenge and the Russia–Ukraine Crisis: A New Ostpolitik in the Making?. German Politics. 27(4). 445-459. DOI: 10.1080/09644008.2018.1448385

Definitions. (2022, Ocak 16). Ostpolitik. https://www.definitions.net/definition/ostpolitik

Federal Foreign Office. (2019, Ekim 9). Germany’s foreign and European policy principles. https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/themen/policy-principles/229790

Forsberg, T. (2016). From Ostpolitik to ‘Frostpolitik’? Merkel, Putin and German Foreign Policy towards Russia. International Affairs. 92 (1).

Merkel, A. (2015) Pressekonferenz von Bundeskanzlerin Merkel und staatspräsident Putin am 10. Mai 2015 in Moskau. http://www.bundesregierung.de/Content/DE/Mitschrift/Pressekonferenzen/2015/05/2015-05-10-pk-merkel-putin.html

Politico. (2021, Dec 16). EU leaders threaten Russia with sanctions over Ukraine. https://www.politico.eu/article/european-council-summit-russia-ukraine-conflict-brussels-luhansk-donetsk/

Siddi, M. (2016). German Foreign Policy towards Russia in the aftermath of the Ukraine Crisis: A New Ostpolitik? Europe-Asia Studies. 68/4: 665-677. DOI:10.1080/09668136.2016.1173879

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

2 YORUMLAR

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz