Bir Avrasya Gerçeği: Rusya ve Bölgesel Örgütler

1463

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ortaya çıkan büyük güç boşluğu tüm dünya politiğini derinden etkiledi. Gerek coğrafi olarak gerek ise askeri – ekonomik güç sıralamasındaki hegemon devletlerden birisinin bir savaş veya ekonomik kriz tarafından değil, siyasi bir krizden dolayı gücünü kaybetmesi kimse tarafından beklenmiyordu. Bu çöküş ardından ortaya çıkan 15 devlet, birçok yeni potansiyel iş birliği demekti. Bu yeni devletler ile Rusya’nın geleceği ise Avrasya’nın geleceğini belirlemekte önemli rol oynuyor.

Rusya, devletler bağımsızlığını kazandığından beri gücü Avrasya’da hala elinde tutmaya çalışıyor ve bunu bazen sert güç ile bazen ise yumuşak güç aracılığıyla, bölgesel iş birliği yaparak devam ettirmeye çalışıyor. Bu makalede Rusya’nın Avrasya’daki bölgesel iş birliği araçlarını ve Avrasya’nın genel durumunu açıklamaya çalışacağız.

Avrasya Neden Önemli?

Coğrafi anlam olarak Avrasya basitçe Asya ve Avrupa kıtasının birleşimine verilen addır. Bu adın verilmesi ise bu kıtaların aslında birbirinden ayıran kesin bir çizgi olmamasından kaynaklıdır. Avrasya denilen kıta, dünya nüfusunun %70’ine ev sahipliği yapmaktadır. Kıta her ne kadar Avrupa ve Asya’yı birleştirse de çoğunlukla Orta Asya ve Doğu Asya’yı kapsayıcı bir şekilde kullanılmaktadır çünkü olaylar yoğun olarak bu çember üzerinde gerçekleşmektedir. Bölgenin Balkanları veya merkezi denilebilecek bölge ise Orta Asya’daki ülkelerdir. Avrasya Balkanlarını; Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Afganistan oluşturur.

Avrasya Haritası

Avrasya deyiminin her ülkeye göre farklı bir tanımı bulunmaktadır ve genel bir tanımını yapmak mümkün değildir, fakat bu tanımı literatüre sokan ilk kişinin Alman Von Humbolt olduğu bilinmektedir. Humbolt’un bu tanımı arka plandaki Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ideali ile oluşturulmuştur. Bu ideale göre Avrupa kanadı; yani bugünkü Orta, Batı ve Güney Avrupa, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu tarafından kontrol edilmiştir ve bunun bir sonraki aşamasında imparatorluğun diğer kanadı olan Asya’ya yönelerek Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’nu bir Avrasya İmparatorluğu’na terfi ettirilmesi düşlenmekteydi. Anıl Çeçen’in dar ve gerçek anlamıyla tanımı olarak Avrasya, “Viyana hattından başlayarak Avrupa’nın doğusu ile Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Anadolu, Orta Asya Avrasya kıtasının bölgeleridir. Bütün bölgeleri içine alan geniş̧ alana, coğrafya dilinde ve dünya politikasında “Avrasya” denilmektedir. Avrasya denildiğinde Avrupa ve Asya kıtalarının kesiştiği büyük alan anlaşılacaktır. Bir anlamda dünyanın ana karasını oluşturan bölgenin orta kısmı Avrasya olarak tanımlanabilir” diyerek bu bölgeyi tanımlamıştır. Avrasya bölgesi dünya hakimiyet teorileriyle birlikte siyasileşmiştir. Özellikle jeopolitik bağlam göze alındığında önemli bir yere sahip Avrasya bölgesi için “Heartland-Kalpgah” terimi kullanılmaktadır. Dünyanın “Kalp Bölgesi” olarak geçen kavram, dünyanın merkezini ifade etmektedir ve şu ünlü söylem ile anılır: “Doğu Avrupa’ya hükmeden, kalp bölgesini yönetir; Kalp bölgesine hükmeden, dünya adasını yönetir; Dünya adasına hükmeden, dünyayı yönetir.” Avrasya’nın ‘omurgasını’ ise Türk dünyası oluşturmaktadır. Avrasya bölgesine geniş açıdan bakarsak Türk ülkeler hem bir merkez bölge hem de geçiş bölgesidir.

GSMH

Bölgedeki ortak kültürü bir arada toplayan, dil ve yapı olarak Avrasya ülkelerinden yararlanmış bu bölge zor ve karışık bir bölge olmasına karşın muazzam bir potansiyeli de beraber getirmektedir Dünya nüfusunun yaklaşık %75’i Avrasya’da yaşamaktadır ve dünya fiziksel zenginliklerinin çoğu hem yatırımlar hem de zenginlikler bakımından burada bulunmaktadır.

Ayrıca Avrasya, dünya GSMH’sinin %60’ına ve dünyanın bilinen enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahiptir. Bu zenginlikten dolayıdır ki, Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra en büyük altı ekonomi ve en büyük altı silah alıcısı Avrasya’da bulunmaktadır. Son olarak, dünyanın, biri hariç̧ resmi olarak bilinen ve bilinmeyen tüm nükleer güçleri Avrasya’da bulunmaktadır.

Avrasya’da Bulunan Önemli Bölgesel ve Uluslararası Örgütler

Yukarıda anlatılmaya çalışıldığı gibi Avrasya bölgesi potansiyeli ile önemli olsa da dünya siyasetinde beklenen role sahip değildir. Bunun birkaç sebebi vardır; öncelikle dar anlamıyla baktığımızda Orta ve Merkez Asya kısımları tarihsel olarak istikrarsızlıkla boğuşan, sık sık dış güçlerin (Özellikle Rusya ve Çin) işgaline veya müdahalesine rastlanan bir bölgedir. Bölgede Buhara Hanlığı dışında (1500-1785) hüküm sürmüş güçlü bir yapı yakın tarih boyunca bulunmamıştır ve bölge şu anda da güçlü bir yapıdan yoksundur.

Bağımsız Devletler Topluluğu

Rus İmparatorluğu uzun yıllar boyunca Avrasya bölgesinin çoğunu kontrolü altında tutmuş, ardından ise gelen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (USSR) bu bölgede gerek kültürel gerek siyasi anlamda hâkim olmuştur. Bu dönemler yüzündedir ki şu an Avrasya’da hala büyük bir Rus etkisi bulunmaktadır. Fakat Sovyetler Birliği’nin yıkılışıyla beraber 15 bağımsız ülke ortaya çıkmış ve bu ülkeler bölgede yeni girişim potansiyellerini de beraberinde getirmiştir. Asırlar boyunca politik bağımsızlığı tekrardan yaşama şansı bulan bu ülkeler her ne yazık ki beklediklerini bulamamışlardır. Bunun birkaç sebebi olarak bölgedeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, az gelişmişlik ve etnik-dini bölgesel çatışmalar, anlık bir güç boşluğuyla birlikte güvenlik sorunlarını getirmiştir. Bağımsız olmasına karşın bölgedeki Rus etnik nüfusu, Rus silahları, Rus kültürü ve dili etkili kalmıştır. İşte gerek güvenlik sebeplerinden gerek ise yıllar boyu yaşanan birliktelik dolayısıyla bağımsız ülkelerin çoğu tekrardan Rusya önderliğinde kurulan kurumların bir parçası olup iş birliğine devam etmeyi kabul etmişlerdir – zorunda kalmışlardır. Rusya’nın önderliğinde kurulmuş üç adet bölgesel organizasyon bulunmaktadır.

⦁ Bağımsız Devletler Topluluğu

8 Aralık 1991 tarihinde Rusya, Ukrayna ve Belarus arasında imzalanan anlaşma ile kurulmuş olan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), bölgedeki en önemli siyasi yapılardan biridir. Anlaşma ile Sovyetler Birliği resmi olarak yıkılmıştır. Günümüzde 9 katılımcısı bulunmaktadır; Azerbaycan, Ermenistan, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Rusya, Belarus, Moldova. Organizasyonun amaçları ise bölgedeki iş birliği, yeni girişimleri ve ortak tutumu arttırmaktadır. Rusya’nın bölgesel iş birliğini arttırma yoluyla birlikte bu ülkeleri etki altında tutma çabasını gösteren bir organizasyon olmasına karşın, kültürel ve politik seviye istenilen seviyeye getirilememiştir. Yılda iki kez devlet başkanlarının buluştuğu örgütte asıl amaç Rus etkisini korumak, birlik ve beraberliği göstermek ve Batı etkisini üye ülkeler üzerinde azaltmaktır. Eski Sovyet ülkelerinden olan Litvanya, Letonya ve Estonya’nın da birliğe katılımı istenmiş fakat bu ülkeler Batı ile iş birliğini tercih ettiğinden dolayı örgüte katılmamıştır.

⦁ Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü

Sovyetlerin yıkılmasının ardından gelen bu askeri örgüt, üye devletlerin askeri kapasitesini güçlendirmek, beraber çalışmak ve askeri anlamda dahi birlik ve beraberlik içinde olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır. Örgütün temelleri 1992 yılında Taşkent’te imzalanan Kolektif Güvenlik Antlaşmasına dayanmaktadır. Rusya tarafından 1992 yılında BDT ülkelerine yapılan çağrıda ortak bir güvenlik antlaşması yapılması gerektiği vurgulanmaktaydı. Bu çağrının kabul edilmesi bir gereklilikti çünkü gerek iç gerek dış tehditler dolayısıyla bütün yeni bağımsız devletler güvenlik sorunları çekiyordu. İşte bu yüzden 15 Mayıs 1992’de Taşkent’te üye devletlerin başkanları toplandı ve Kolektif Güvenlik Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile taraflar kendi aralarında yeni bir askeri ittifak kurmuş oluyordu.

Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü

7 Ekim 2002 tarihinde Belarus, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya ve Tacikistan devlet başkanları Taşkent’te Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nü kurdular. Bildiriye göre imza atan ülkeler başka herhangi bir askeri ittifak ya da ülkeler grubuna dahil olamayacak, bu ülkelerden herhangi birisine karşı gerçekleştirilen bir saldırı, tüm üye ülkelere gerçekleştirilmiş gibi karşılanacaktı. Bu madde ile örgüt NATO’nun 5. Maddesi ile benzerlik göstermektedir. Mayıs 2007’de KGAÖ genel sekreteri Nikolay Bordyuja “KGAÖ açık bir organizasyondur. İran’ın birliğimize başvurması halinde, başvurusunu değerlendiririz” açıklamasıyla İran’ın katılabileceğini belirtmiştir. Örgütün kurulmasının başka bir amacı da Rusya önderliğinde Varşova Paktı’nı restore etmek ve NATO’ya karşı bir askeri güç olarak karşıya çıkmayı hedeflemektir. Günümüzde bakıldığında önemli bir örgüt olmasına karşın askeri kapasitesi NATO ile karşılaştırılamayacak seviyede düşüktür. Örgütün iki gözlemci üyesi bulunmaktadır. Bu ülkeler Afganistan ve Sırbistan’dır. KGAÖ, bahsedildiği gibi bölgede ciddi bir aktör olmaya çalışmaktadır.

Özellikle iç güvenlik ve terör gibi konularda eski Sovyet ülkelerinde beraber çalışarak bir yapı oluşturulmaya çalışılmış, birliğin toplu ilerlemesi kâğıt üzerinde belirtilmiştir. Peki buna rağmen neden Avrasya ve Merkez Asya ülkeleri 1992’den sonra birçok isyan ve iç sorunlarla boğuşmuştur? Hala istikrarsızlık ve iç sorunlar yaşayan bu merkez ülkelerinin durumu örgütün işlevselliğini sorgulatmıştır. Örnek olarak KGAÖ, Kırgızistan’da yaşanan etnik çalışmalarda hedeflerini gerçekleştirme konusunda büyük sıkıntılar çekmiştir. Nisan Devrimi olarak da bilinen devrimde, 2010 yılında Kırgızistan’ın Oş ve Celalabat bölgelerinde gerçekleşen etnik çatışmalar sırasında Kırgızistan Cumhurbaşkanı Roza Otunbayeva Rusya’dan KGAÖ aracılığıyla olaylara müdahale etmesini talep etmiştir.

Roza Otunbayeva

Ancak Rusya, ülkede yaşanan olayları Kırgızistan’ın iç siyasi sorunu olarak saydığından müdahaleden kaçınmıştır. Bu olayın yaşanması Merkez Asya ülkelerinde örgütün ne kadar işe yarar olduğunu sorgulatmaya başlamıştır ve devamı da gelmektedir. Ülkeler, BDT ve KGAÖ’ye iç güvenliğinin sağlanması ve istikrarı kazanmak için Rusya destekli bir şekilde katılmışken Rusya’nın bu durumda işlevini fiilen yerine getirememesi örgütün “NATO’ya karşı kâğıt üzerinde var olduğu” yorumlarını getirmiştir. Bir dipnot vermek gerekir ki, Kırgızistan’ın devrilen lideri Kurmanbek Bakiyev Rusya’daki siyasi elitler tarafından pek hoş görülen bir lider değildir. Bakiyev, geçici hükümet ile birlikte başa gelen Otunbayeva’yı ‘Rusçu’ olmakla suçlamıştır ve darbenin de Rusya destekli olduğunu açıklamıştır. Rusya kendi çıkarları için burada bir müdahale etmemiştir beklemeyi tercih etmiştir. 2005 Lale Devrimi ve 2010 Kırgızistan devrimi ardından Kırgızistan günümüzde hala belli bir istikrara kavuşamamıştır. 2020 yılında da Kırgızistan’da ‘hileli seçim’ suçlamasıyla halk sokağa inmiş, Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov’un istifasıyla protestolar sona ermiştir.

Sooronbay Ceenbekov

Benzer bir durumu tecrübe eden Özbekistan, 90’ların sonunda bölgesel tehdit unsuru Taliban’a karşı operasyonel amaçlarla KGAÖ’den silah talebinde bulunmuştur. Ancak Moskova, Özbekistan’a silah gönderme sözünün verilmesine rağmen ne zamanında ne sonrasında sözünü tutmuştur.

Bu gelişme Rusya – Özbekistan ilişkilerini sekteye uğratmış, ardından ise 1999 yılında KGAÖ’nun kurucu anlaşmasının beş yıl uzatılmasını onaylayan anlaşma gündeme geldiğinde Gürcistan, Azerbaycan ve Özbekistan anlaşmadan çekilerek Rusya önderliğindeki bu birlikten ayrılma kararı almıştır. Bu ayrılık kararı o zamanlar daha yeni bir kurum olan BDT ve KGAÖ ülkeleri için büyük bir darbe olmuştur. Özbekistan 2006 yılında tekrardan katılma kararı almış, 2012’de ise üyeliğini tekrardan askıya almıştır . Sonuç itibariyle Özbekistan şu an birlikte değildir.

KGAÖ Neden Bölgede Etkisiz Kalmıştır?

Öncelikle her ne kadar üye ülkeler arasında ortak bir kültür ve birlikten bahsedilse de Merkez Asya ülkeleri arasında sorunlar vardır. Bu gibi sorunlar birlikte sağlam bir çalışmayı önlemektedir ve çatışmaları azaltmamaktadır. Aynı zamanda KGAÖ dış tehditlere karşı da oluşturulmuş bir kurum olmasına karşın, kendi üyeleri arasında çıkabilecek potansiyel sorunları çözebilecek güçlü mekanizmalara sahip değildir.

İkinci sorun olarak, örgütte görevler ülkelere ayırılmamış – görev tanımları net bir şekilde belirlenmemiştir. Bu ayrımın olmaması da bir sorun yaratmakta, aynı şekilde KGAÖ’ye bazı açılardan benzeyen Şangay İş birliği Örgütü arasındaki güvenlik faaliyetlerinin örtüşmemesi bürokratik sorunları beraberinde getirmiştir. Üçüncü sorun olarak ise, Merkez Asya ülkeleri dahil tüm KGAÖ üyeleri çok yönlü dış politika uygulamaları nedeniyle ABD ve NATO iş birliğine önem vermektedir.

KGAÖ’nın ABD ve NATO’ya karşı/eşdeğer bir kurum olması konuşulurken tüm üye devletlerin aynı şekilde iş birliği taraftarı olması birliğin ciddiyetini ve kapasitesini azaltmaktadır. Merkezi Asya ülkeleri Avrasya’nın bel kemiğidir ve NATO’nun ‘Barış için Ortaklık’ programı çerçevesinde iş birliği yapmaktadırlar. NATO ve KGAÖ her ne kadar karşılaştırılsa da bir örnek verilecek olursa Merkezi Asya ülkelerinden olan ve terör problemi çeken Afganistan’da NATO’nun 130 bin civarı Uluslararası Güvenlik Destek Gücü askeri bulunmaktadır. KGAÖ’nün ise ‘Kolektif Acil Müdahale Kuvvetleri’ denilen ana gücü 20 bin askerden oluşmaktadır.

⦁ Avrasya Ekonomik Birliği

1994 yılında Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev tarafından dile getirilmesiyle birlikte ortaya çıkan Avrasya Ekonomik Birliği fikri, eski Sovyet ülkelerinin ekonomik yoksunluklarından iş birliği sayesinde çıkış yolunu oluşturma düşüncesi ile kurulmuştur. 1995 yılında Belarus, Kazakistan ve Rusya aralarındaki ticaret bariyerlerini kaldırmak ve serbest – rekabetçi ticaretin uygulanmasını sağlamak için ortak bir gümrük birliği kurmuşlar ve yıllardan 1999’da ise Moskova’da Gümrük Birliği ve Tek Ekonomik Alan Antlaşması imzalanmıştır. Zamanla gelişen ve katılımcılarıyla büyüyen bu birlik organlarının birleşmesi ile birlikte en son 1 Ocak 2015’te Avrasya Ekonomik Birliği adını almıştır. Birliğin şu an 6 üyesi bulunmaktadır; Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan ve son olarak Özbekistan.

Eurasian Economic Union

Avrasya Ekonomik Birliği’nin genel durumunu incelediğimizde ise önemli aynı zamanda zayıf bir birlik görmekteyiz. Rusya’nın büyük bir ekonomik beklentiden daha çok Orta Asya ülkelerindeki marketi kontrol ettiği – bir yandan da toplu ekonomik kalkınmayı ön gören bu proje, yararlı olmasına karşın beklenen derecede bir etki yaratamamıştır. Bunun en büyük sebebi projenin en büyük ülkesinin ve tek büyük ülkesinin Rusya olmasıdır. Diğer katılımcı ülkeler çoğunlukla ekonomik problemler konusunda sıkıntı yaşayan, kapalı ülkeler olarak göze çarpmaktadır ve ne büyük bir nüfus güçleri ne de bir market güçleri vardır. Fakat şu da unutulmamalıdır ki, bu ülkeler iki kıtayı bağlayan Avrasya için mükemmel derecede önemli olan enerji kaynağına sahiptirler ve ayrıca Doğu-Batı arasında bir köprü görevi de görmektedirler. Bu yüzden her ne kadar şu an göreceli bir başarı sağlansa da doğru politikalar ile gelişim sağlanabilir. Bu açıdan birlik önemini korumaktadır.

Tablo 1: AEB Ülkelerinin İhraç Ettiği Materyaller

Rusya’nın dış politika yapımındaki en önemli isimlerden biri olan ve Avrasyacı kimliği ile tanınan Putin’in danışmanı Alexandr Dugin, 1999 yılında yayınladığı “Rus Jeopolitiği” adlı kitabında NATO’nun eski Sovyet ülkelerine doğru olan genişlemesine karşı kıtanın diğer tarafı olan Avrasya kısmına Rusya’nın genişleyebileceğini; eski Sovyet ülkelerini (Baltık ülkelerini dışarda bırakabilecek şekilde) gerekirse bazı Doğu Avrupa devletlerini ve geriye kalan Asya ülkelerini (İran, Hindistan) de dahil ederek bir genişleme planı sunmuştur.

Bu plan ile bir Asya Birliği projesi kurularak yeni bir jeopolitik konsept kurulacak ve bu sayede Avrasya Ekonomik Birliği ile Batı’ya karşı yeni bir blok oluşturulabileceğini vurgulamıştır. Dugin’e göre Türkiye de Avrasya’nın bir parçasıdır ve özellikle 2016’da Türkiye’nin tecrübe ettiği darbe girişimi sonra Batılı müttefiklerinin belli bir tepki vermemesi Türkiye’yi derinden etkilemiş ve bir geçiş sürecine sokmuştur. Böyle bir ortamda 2016’da Türkiye’yi ziyaret eden Dugin, bu gergin ortamda “Türkiye’nin çıkarlarının Avrasya’da olduğunu” vurgulamıştır.

Tablo 2: AEB Ülkelerinin Dış Ticaret Oranları

Rusya Federasyonu Başkanı Putin’in Avrasya Ekonomik Birliği’ni AB ve diğer büyük uluslararası kurumlar gibi güçlü bir kurum haline getirme isteği barizdir. Fakat bir yandan Rus dış politikasının son 20 yıldaki agresif tutumu Rusya önderliğindeki kuruluşların etkinliğine de zarar vermektedir. Bölgedeki en güçlü askeri varlığı kendinde gören Rusya, politikaları ile diğer devletleri korkutmakta ve bu yüzden farklı aktörler ile aralarında güven sorunu oluşabilmektedir. Örnek olarak Kırım üzerinde yaşanan Ukrayna – Rusya çatışması, Ukrayna’nın Rusya önderliğindeki kurumlardan hepsinin çıkışını ve Batı odaklı bir politika gütmesi sağlamıştır.

Ukrayna sadece basit bir ülke değil, Rusya ve ABD arasında bir tampon bölge olarak ‘eski Polonya’ görevi görmektedir (Soğuk Savaş sırasında iki kutup arasında Polonya tampon ülke görevi görüyordu). Rusya’nın kurumlarının şu anki zayıflığı bu sebepler olarak görülmektedir. Zaman zaman agresif politikaları, örgüt içi ülkeleri bile çıkarları söz konusuyken yalnız bırakabilmesi, eski Sovyet gücüne ulaşma idealinin hala tamamen ortadan kalkmaması gibi ihtimaller bu tür kurumların güvenilebilirliğini sorgulatmaktadır. Aynı şekilde birliğe katılacak yeni üyeleri de tedirgin etme potansiyeli yüksektir ve şu anki ülkelerin durumuna bakılırsa ekonomik veya askeri olarak bu kurumların dünya politikasında yer edebileceği meçhuldür.

[irp posts=”28011″ name=”‘Avrupa Birliği’ne Alternatif’ Olarak Avrasya Ekonomik Birliği”]

KAYNAK

Özder, A. (2014, Ağustos 27). Avrasya Kavramı ve Önemi. Avrasya İncelemeleri Dergisi, 2(2), 65-88. DergiPark: https://dergipark.org.tr/tr/pub/iuavid/issue/23610/251417#article_cite adresinden alındı
Özey, R. (2001). Türk Dünyasının Jeopolitik Önemi ve Başlıca Sorunları. Avrasya Etütleri Dergisi(20), 34.
Ağır, O., & Ağır, Ö. (2017). AVRUPA BİRLİĞİ VE AVRASYA EKONOMİK BİRLİĞİ KURULUŞ SÜREÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 104-128.
Brzezinski, Z. (2005). Büyük Satranç Tahtası. İstanbul: İnkılâp Kitapevi.
Kodaman, B. (1983). Şark Meselesi Işığı Altında: II. Abdülhamit’in Doğu Anadolu Siyaseti. İstanbul, Orkun Yayınevi, 161-168.
Kulebi, A. (2007). İhmal Edilmiş Seçenek: Türk Avrasyacılığı. TUSAM. http/www. tusam.net adresinden alındı
KYDYRALIEVA, S., & ABDIBAITOVA, B. (2018). Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün Merkezi Asya’daki Etkinsizliği. Bilgi Strateji, 10(18), 93-109.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz