Doğu Anadolu’da Ermeni Faaliyetleri: 1878-1895 Yılları Arasında Zeytun’daki Ermeni Olayları

830

Ermeniler Osmanlı tebaası içerisinde, özellikle sosyokültürel anlamda, önemli bir yere sahipti. Dönem seyahatnameleri Ermenilerin tıpkı Türkler gibi yaşadığını, giyim-kuşam ve sosyal hayat gibi noktalarda benzerliklere sahip olduklarını söylemektedir. Ancak Osmanlı klasik dönemindeki ihtişamdan uzakta ve toplumsal ayrıklığın had safhada olduğu 19. yüzyıl; Osmanlı’da azınlıkların bağımsız olma idealleriyle isyan, ayaklanma ve bağımsızlık gibi süreçlere tanık olmuştu. Bu olayların yaşandığı yerlerden biri olan Maraş’ın Zeytun kazası, 1878’ de imzalanan Berlin Antlaşması sonucunda, Ermenilerin açtıkları okullar, kurdukları gazeteler ve örgütlü faaliyetleri ile isyanları organize etmesi, bölge halkını kışkırtmasıyla büyük isyanlara şahit olmuştu. 1915’e değin Zeytun’da bölgedeki Ermenilerin eşkıyalığa meyletmesi ve bunu geçim kaynağı görmesi ve vergi vermemeye gayret etmeleri sebebiyle de sıkça isyanlar çıkmıştır. Bu sebeple Zeytun’daki Ermeni isyanları o dönem doğu vilayetlerinde çıkan diğer isyanlara nazaran daha çok dikkat çekmiştir.

1878-1895 Yılları Arasında Ermeni İsyanlarını Körükleyen Süreç

“Zeytun, Maraş vilayetine bağlı, çok dağlık bir kaza merkeziydi. Burada bulunan dağların her tarafında bol miktarda Zeytin ağacı bulunduğundan, buraya Zeytun denilmiştir. Kasabanın bugünkü adı ise Süleymanlı’dır.” [1] Bölgede Ermeniler ve Müslümanlar bir arada yaşamaktaydılar. Zeytun’daki Ermeniler; ticaret, arazi sınırlı olsa da tarım, madencilik ve demircilik ile uğraşmışlardır. Geçinmekte zorlandıkları dönemlerde ise eşkıyalığa yönelip yol kesme ve yağma yapanları da olmuştur.

Zeytun’dan eski bir görünüm

Ermeniler başta Çarlık Rusya’sına nazaran Osmanlı’nın kendileri için daha güvenli olacağına kanaat getirmiş olsalar da savaş sonrasında bu durum değişmiştir. Bölgede isyanlar, Osmanlı-Rus harbinin olduğu 1877-1878 yıllarının ardından iyiden iyiye körüklenmiştir. Savaşın ardından toplanan Berlin Kongresi sırasında ve sonrasında iki isyan çıkarmışlardır. Çıkarılacak bir isyan ile Bulgarlar gibi Avrupalı devletlerden destek görmeyi amaçlamışlardır.

Nihayet 3 Mart 1878 tarihinde imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması ve 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Muahedesi’ne Ermenilerle ilgili 16. Madde ve 61. Madde konulmuş, bu maddeler ile Ermeniler ilk defa milletlerarası politika gündemine getirilmişti [2]. Bu anlaşmanın 16. maddesinde Ermenilerle ilgili “Osmanlı Devleti, Ermenilerin yerleşmiş oldukları eyaletlerde bölge menfaatlerinin gerektirdiği ıslahat ve tensikatı vakit kaybetmeksizin icra edeceğini ve Kürtlere ve Çerkezlere karşı Ermenilerin emniyetlerini koruyacağını taahhüt eder.” hükmü yer almıştır [3]. Anlaşmanın bu maddesi ile Ruslar Ermenileri himaye etme ve Osmanlı’nın iç işlerine müdahil olma fırsatını yakalamıştı. Öte yandan 61. maddede ise “Babıali, Ermenilerle meskûn vilayetlerde mahalli ihtiyaçların lüzum gösterdiği tensikat ve ıslahatı vakit geçirmeksizin tatbik etmeyi ve Çerkezler ile Kürtlere karşı oraların güvenliğini temin etmeyi deruhte eder. Babıali bu yoldaki tedbirlerini onların tatbikine nezaret edecek büyük devletlere muayyen zamanlarda bildirecektir.” ifadesi yer almıştı [4]. Ayrıca bu dönemde Zeytun’a muhtariyet verilmesi girişimlerinde de bulunmuşlardır. Bunun dışında Ermeni Patriği Nerses de İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury’e yolladığı 13 Nisan 1878 tarihli bir muhtırada, Ermeniler ile Türklerin bir arada yaşamalarının imkânsız olduğunu belirterek, Doğu Anadolu ile Çukurova’da olduğu gibi, güvence altına alınmış bir Hristiyan yönetimi istiyordu [5].

Sosyal Demokrat Hınçak Partisi amblemi

Netice olarak Ermeniler anlaşma maddelerinde ilk defa yer almış ve artık aldıkları güvenceler ile daha örgütlü hareket etmişlerdir. Anlaşma ardından açılan Ermeni okulları ve Avrupa’da yayımladıkları gazeteler halkı çıkarılmak istenen isyanlar için kışkırtmıştır. Komiteler kurarak silahlanmışlardır. Komitelerin en bilinenleri ise Hınçak ve Taşnak komiteleri olmuştur. Bağımsız bir Ermeni devleti kurma idealinde olan bu komiteler, kısa zamanda Zeytun’da da çeteleşebilmişlerdir.

Ermenilerin 1878-1879 Yıllarındaki İsyanları ve Nedenleri

Ermenilere göre ayaklanmanın iki sebebi vardı:

1- Ceyhan Nehri kenarındaki Ermeni toprakları Çerkezler, Müslümanlar ve Maraş’ta bulunan Türk beyleri tarafından zorla veya zaman aşımı gibi çeşitli hilelerle alınmıştı.
2- Şehirde yaşayan fakir Ermeni halkından zulümle fazla vergi alınıyordu [6].

Gerçekleri yansıtmayan bu sebepler Ermeniler için isyan etme bahaneleri olmuştur. Ermeniler’in lehlerine olan politik durumu kötüye kullanma gayeleri açıkça ortadaydı. İngiltere açıkça Anadolu’daki Ermeni faaliyetlerini destekliyordu. 1878 yılının güz aylarında Zeytun’daki Ermeniler yoğun örgütlü faaliyetlerinin ardından büyük isyanlarından birine giriştiler. 1878’deki isyana giden süreci körükleyen olay ise İsyandan daha önce yapılan düzenlemeyle Tacirli, Bozdoğan, Cerid, Farsaklı ve Afşar gibi aşiretlerin yaz mevsiminde yaylaya çıkmalarının menedilmesi ve yerleşik duruma geçmelerine çalışılmasıydı fakat Yörükler bir süreden beri tekrar Zeytun dağlarında ve Zeytun hududu dâhilindeki bazı bölgelerde yaylanmaya başlamışlar, bu da Zeytunlular nazarında verdikleri rahatsızlık dolayısıyla şikâyet konusu olmaya başlamıştı [7]. İsyan bu sebepten dolayı alevlenmiş ve kısa sürede çatışmalar çıkmıştır. Ermeni eşkıyalar köyleri soyup, insanları öldürmüş ve yaralamışlar, Zeytun’daki camiyi ve hükümet binalarını yakmışlardır. “Bunun üzerine Halep valisi Kâmil Paşa ve komutan Veysi Paşa bir miktar asker ile Zeytun’a intikali ile 1200 kadar silah toplamışlar, 200 kişiyi tutuklamışlardır [8]. Bu tutuklamalar İngiliz Konsolos Henderson tarafından tepkiyle karşılanmış, Ermenilerin salıverilmesi istemiştir. Ancak Kâmil Paşa bunu yapmamıştır. 1878’deki bu isyan, özellikle İngilizlerin olayların ardından yargı sürecine müdahil olmaya kalkışmaları ile dikkat çekmiştir. Zeytun’da I. Dünya Savaşı’na değin sürecek olan ve durulmayan isyan halinin 1878’deki isyan girişimi ile başlamış olduğunu söylemeliyiz. Devam eden süreçte İngilizler, Kâmil Paşa’nın görevinden azledilmesi için hükümete yoğun baskılarda bulunmuştur.

Nitekim yoğun baskılar neticesinde Mart 1879’da görevinden azledilmiştir. Ardından Avrupalılar Berlin Muahedesi ’ne atıfta bulunarak 61. maddenin gerektiği gibi uygulanması için baskı yapmışlardır. Bunun üzerine anlaşma maddelerinin gerektiği gibi uygulanması ve Zeytun’daki olayları incelemek adına bir komisyon kurulmuştur. Bu bağlamda kurulan komisyona Halep İngiliz Konsolosu Mr. Henderson’la beraber Sis Katogikos’u da katıldı [9]. Komisyon çalışmaları neticesinde Zeytun’daki Ermenilerin yakındıkları vergi problemleri sebebiyle vergi yüklerinin azaltılmasına karar verilmiştir. Ayrıca af çıkarılması, aşiretlerin Zeytun bölgesine girişinin engellenmesi ve toplanan silahların geri iadesi gibi kararlar da verilmiş ve tüm bu kararlar hükümet tarafından kabul edilmiştir. Bunun dışında kaymakam yardımcısının bir Hristiyan olması, Zeytun idaresinde Müslüman ve Hristiyanların eşit yer alması ve bölgede güvenliğin tesisi için bir kışlanın inşasına da karar verilmiştir. 1878 ve 1879’daki bu isyanlarla Ermenilerin, özellikle vergi yükünün azaltılması konusunda istedikleri imtiyazların bir kısmına ulaştığını söyleyebiliriz. Bu sebeple ilerleyen yıllarda, başta 1895’teki isyana değin, Avrupa’daki etki alanlarının genişlediğini ve bağımsız Ermeni devletine dair ideallerinin daha da güçlendiği bir gerçektir.

1890-1895 İsyanları Öncesi Ermenilerin Silahlanması

Ermenilerin 1878-1879 yıllarında çıkardığı isyanlar komisyon tarafından kabul edilen şartlar sebebiyle bir zaman durulmuştu. Ancak Osmanlı-Rus Harbinden sonra Ermenilerin çıkardığı isyanların temelinde bağımsızlık isteği söz konusu olduğu için hükümet tarafından yapılacak herhangi bir reform ile veyahut da tedbirlerle isyanları önlemek söz konusu olmamıştır. Artık Avrupalılardan ve bilhassa İngilizlerden destek bulan ve onların desteğiyle silah temin eden Ermeniler, büyük bir isyan girişimine ve daha geniş bir örgütlenme safhasına geçtiler.

Silahlar Osmanlı ülkesine genellikle deniz yoluyla güney ve kuzey sahilleri kullanılarak sokulmuştur. Avrupa ve Amerika’dan getirilen silahlar, İngiltere’nin yönetimindeki Mısır ve Kıbrıs’ta bulunan komite üyeleri tarafından depo edilmiş, buradan da İskenderun, Mersin ve Adana sahillerine boşaltılarak Zeytun’a ulaştırılmıştı [10].

İngiliz gemileri de Osmanlı sularında rahatça hareket edebilme imtiyazlarını da kullanarak bu silahları İstanbul’a bile ulaştırabilmiştir. Ayrıca Ermeniler kendileri de silah yapımı uğraşında bulunmuşlardır. Bunun dışında askeri birliklerin silahlarını ve cephanelerini de çalmışlardır. Silahların ev aramalarında bulunma ihtimaline karşı da tedbirli olan Ermeniler, silahları kırsal alanda aranma ihtimali olmayan noktalarda saklamışlar ve kendi ürettikleri silahları da bu kırsal alanlarda üretmeye koyulmuşlardır. Ermeni olaylarını körükleyen süreci ele alırken belirttiğimiz komite faaliyetlerine girişmiş olmaları da bu dönemde isyanları daha organize bir hale büründürmelerine sebep olmuştu. Bu sebeple 1879’da kurdukları “Kilikya Vatanseverleri Topluluğu” derneği ile başlattıkları örgütlü süreç, 1887’de Hınçak ve 1890’da Taşnaksutyun komiteleri ile daha da organize olmuştur. Anadolu’daki Ermeni faaliyetleri Hınçak ve Taşnaksutyun komitelerinin kurulması ile önemli bir eşik atlamıştır. Komiteler Atina’dan İstanbul’a ve doğu vilayetlerine kadar geniş bir örgütlenmeye sahip olmuştu. Gerek edindikleri silahlar gerekse geniş örgütlenmeleri, 1890-1895 yılları arasında, Ermenilerin büyük, yeni karışıklıklar çıkarmasını sağlamıştı.

1890-1895 Yıllarındaki İsyanlar

Ermeniler, 1890-1895 yıllarında çıkardıkları olayların öncesinde silahlanma faaliyetlerini büyük bir hızla yürütmüş ve komitelerin harekete geçecekleri zamanı ve yerleri belirlemek için 1887 yılında Bükreş’te toplanmıştır [11]. Başlatacakları isyan için bilgi alışverişinde bulunmuşlardır. Ermeniler, bağımsız bir Ermeni devleti kurma fikriyle yurt dışında kurdukları Hınçak Komitesi ile, Anadolu’da Ermenilerin yaşadığı bölgelerde isyanlar çıkararak büyük devletlerin Ermeni sorununa müdahale etmelerini sağlamayı amaçlamıştır.

Zeytun İsyanından iki Ermeni kadın

Zeytun bu düşünceyi gerçekleştirmek için çok uygun bir yer olarak görülmüş ve bu amaçla Hınçak Komitesi, 1893 yılında bazı üyelerini Kilikya bölgesine göndermiştir [12]. Nitekim Avrupalıların Ermeni meselesi ile yeniden ilgilenmesini de sağlamışlardır. Zeytunda bu isyanı organize eden ise Toros doğumlu Aghassi adında bir komitecidir. İsyan öncesindeki silahlanma ve örgütlenme faaliyetlerinde aktif olarak bulunmuş ve Zeytun‘daki isyanı yürütmüştür. 1895 yılının Temmuz ayında Aghassi öncülüğünde Zeytunlu Ermeniler toplanmışlar ve isyan öncesi faaliyetlerini değerlendirmişler, isyana son şeklini vermişlerdir. Bunun dışında İstanbul’da 30 Eylül 1895 tarihinde cereyan eden Ermeni ayaklanmasından sonra nümayişçilerin büyük bir kısmı, Beyoğlu, Galata, Kumkapı kiliselerine sığınmışlardır.

Ve Hınçak Komitesi üyeleri sığındıkları yerden hiç ayrılmamış, İngiliz Büyükelçiliği’nin yakınındaki kilisede çalışmış ve Zeytun’daki bütün faaliyetleri buradan yürütmüşlerdi [13]. İlk çatışma ise 17 Ağustos 1895’te jandarma ile giriştikleri çarpışma ile başlamıştır. Daha sonra 19-20 Ekim’de Aghassi ve Zeytunlu arkadaşları önce Kemer köyüne ardından ise Kireç ve Döngel köylerine saldırmışlardır. Bu sebeple Zeytun’daki Ermeni faaliyetlerinin sadece Zeytun ile kısıtlı kalmadığını ve burada oluşan örgütlü yapının civar köyleri de etkilediğini söyleyebiliriz. Zeytun’u da Ermenilerin bulunduğu diğer kazalardan ayıran nokta ise budur. Daha sonraki süreçte Ermeniler münferit veya toplu olarak karışıklıklar çıkarmışlardır. Zeytun ve Maraş’ta hemen hemen her gün Ermeni çetelerin Müslüman halka ve askerlere saldırdığı olaylar yaşanmıştır. Zeytun kışlası ve hükümet konağı da sayıları on bini bulan Ermeniler tarafından kuşatma altına alınmış ve birliklerin ilk anda karşılık vermesi engellenmiştir. Kuşatmada aç susuz kalan askerler 30 Ekim 1895 tarihinde teslim olmak zorunda kalmışlardır. Zira telgraf tellerinin Ermeniler tarafından kesilmesi yaşananları iletmelerine mâni olmuştu [14]. Askerlerin içlerinden bir kısmı kaçmayı başarsa da 400 kadar asker esir tutulmuştur. Bu haber ise telgrafla sonraki gün ulaştırılabilmiştir. Bunun üzerine Elbistan ve Maraş’ta bulunan 700 asker, Zeytun kışlasında kuşatma altında ve esir halde bulunan askerleri kurtarmak için Zeytun’a gönderilmiştir [15]. Bu birlik yeterli olmamış ve ek birlikler ile durum kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Daha sonraki süreçte Ermenilerin uzun süredir çıkardıkları isyanlar ve yarattıkları karmaşıklıklar sebebiyle 3 Kasım 1895’te sıkıyönetim ilan edilmiştir. Böylece asayiş sağlanmak istenmiş ve bu bir süre sağlanmıştır. Ancak bir süre sonra hükümet tarafından alınan tedbirlere rağmen olaylar bir türlü önlenememiş yeniden alevlenmişti. Nitekim tekrar isyan hazırlıklarını tamamlayan Ermeniler, 16 Kasım 1895 Cumartesi akşamı saat altı sularında Akdere kilisesi civarında harekete geçmişlerdi [16].

Çıkardıkları olaylarla önce bir Müslümanı öldüren Ermeniler ardından toplandıkları Akdere Kilisesi’nden Müslümanlara ve askeri birliklere uzun süre ateş etmişlerdir. Olaylar gece karanlığının kendini göstermesi ile durulmuş ama bu süre zarfına kadar biri çocuk iki Müslüman öldürülmüştür. Ayrıca ilçenin pek çok yerinde yangınlar çıkarıp büyük tahribatlara sebep olmuşlardır. Ermeniler tarafından kasten çıkarılan bu yangın, 150 kadar evin yanmasına neden olmuştur [17]. Ardından Maraş Kumandanı Ziver Paşa birliği ile olayları sonlandırmayı başarmış, bölgedeki yangının kontrol altına alınmasını sağlamıştır. Olayların neticesinde 27 Müslüman 97 Ermeni ölmüş ve pek çok yaralı olmuştur. Dağlara çekilen Ermeni komitecilere karşı ordu birlikleri, Zeytun ve bölgedeki diğer kazaları ablukaya almıştır. Harekâtı yöneten Mustafa Remzi Paşa; Miralay Ali Bey ve Mirliva Selim Paşa’nın birlikleri ile harekâtı sürdürmüş ve Ermenilerle çatışmaya girişmiştir. Çatışmalar çok şiddetli geçmiş ve Aralık’ın 20’sine kadar yaklaşık 7500 civarı asker ve Müslüman halktan pek çok kişi çatışmalarda ölmüştür. İlerleyen süreçte Zeytun’u tamamen kuşatmayı başaran ordu birlikleri, kışlaya sığınan Ermenilerin şiddetli karşılıkları ile boğuşmuştur. Burada direnmeye devam eden Ermeniler, birliklere çok fazla kayıp verdirmiştir.

Bunun üzerine Mustafa Remzi Paşa, Zeytun’da bulunan sivil halkın oradan tahliye edilmesini ve böylece Zeytun’u yakarak isyancıları alt edebileceğini üstlerine bildirse de bu öneri kabul görmemiştir. Zira konu II. Abdülhamit’e iletildiğinde kendisi bunun daha fazla sivil ölüme sebep olacağını belirterek reddetmiştir. 23 Aralık’ta önce kışla çevresinin ele geçirilmesi ve ardından yoğun çatışmalar sonucu kışlanın yakılması ile kışladaki olaylar son bulmuştur.

Olayların ardından kışla yakılmadan önce bazı Ermenilerin kışladan kasabaya açılan tünellerden kaçtığı anlaşılmıştır. Bu sebeple asla kışlada bulunanların gerçek sayısı bilinememiştir. Olaylar neticesinde özellikle Avrupalıların, elçileri vasıtasıyla, Babıali’yi baskı altına alması ve müdahil olma işaretleri vermesinden dolayı karışıklığın derhal neticelendirilmesi gerekmiştir. Bu sebeple Maraş mutasarrıflığı Ermeni Marhasası ve ileri gelenlerinden oluşan bir heyeti Zeytun’a göndermişlerdir [18]. Harekatın yavaşlamasını isteyen İngilizler, Ermeni sivillerin kuşatıldığını haberleri duyduklarını belirtmiştir. Ancak bu durum aksine Müslüman köylerinde sivil halkın Ermenilerce kuşatılıp öldürülmesiyle alakalıydı. Bu sebeple II. Abdülhamit harekatın sürüncemeye uğramamasını ve sonlandırılması gerektiğini belirtmiştir. Ardından sadrazam olaylarla bizzat ilgilenen elçiliklere, Müslümanların katledildiklerini ve köylerinin yakıldığını iletmiştir. Ancak buna rağmen elçilikler üzerinden Avrupalı devletlerin baskıları devam etmiştir. Padişah’ın emri üzerine gönderilen Ethem Paşa 2 Ocak 1896 tarihinde saat 13’te Zeytun’a gelmiş ve komutanlığın yetkilerini üzerine almıştır. Zeytun isyanı ile ilgili evrakı Mustafa Remzi Paşa’dan alan Ethem Paşa, daha önce kendisine verilen talimat üzere hareket etmiş ve gerekli düzenlemeyi yapmıştır [19]. Tam da bu zamanda Ermenilerin uzun süredir Avrupalılardan beklediği müdahale yapılmış; Rusya, İngiltere, Avusturya, İtalya, Fransa ve Almanya isyancılar ve Osmanlı hükümeti arasında arabuluculuk etme tekliflerini iletmişlerdir. Hükümet ise baskılar ve uzayan isyan sebebi ile teklifi kabul etmiştir. Görüşmelerde Osmanlı Devleti, Ermenilerin silahlarını, reislerini ve cinayet işleyenleri hükümete teslim etmelerini, esir askerleri ve Müslümanları serbest bırakmalarını, Zeytun kışlasının yeniden inşa edilmesine yardım etmelerini ve hiçbir talep ve teklifte bulunmamalarını şart koşmuştur [20]. Ancak bu şartlar çoğunlukla kabul edilmemiş ve Ermenilerin teslim olması adına yapılanlar Ermenilerin lehlerine neticelenmiştir. Görüşmeler neticesinde kabul edilen şartlar kısaca şunlardır;

• Zeytunlu Ermeniler komite reislerini hükümete teslim etmeyi reddetmiştir.
• Bu komitecilerin Osmanlı Devleti’ni terk edip, aracılık eden altı devletin masrafları karşılaması ve güvenliği sağlaması ile Avrupa’ya gitmeleri taahhüt edilmiştir.
• Zeytunlu Ermeniler başta olmak üzere Zeytun’a sığınan ve yolcu olan tüm Ermenilere karşı genel af ilan edilmesi kararlaştırılmıştır.

• Daha önce atanan Hristiyan kaymakam yardımcısı kararı dönüştürülmüş ve Zeytun’a bir Hristiyan kaymakamın görevlendirilmesi kabul edilmiştir.
• Zeytun’daki güvenlik görevlilerinin, askerlerin, hükümet memurlarının Zeytunlulardan olmasına karar verilmiştir.
• Zeytunluların, vergi borçlarını ödemeyeceği kabul edilmiş ve beş yıl için vergiden muaf tutulmuşlardır.
• Vergilerin, herkesin kudretinde göre alınması kararlaştırılmıştır [21].
• Zeytunluların din hürriyeti Avrupalılar tarafından garanti altına alınmıştır.
• Ermenilerin kışlayı yeniden inşa etmeyeceği bunun hükümet tarafından yapılacağı belirtilmiştir.
• Avrupalı devletlerin Maraş’a konsolosluk açabileceğine ve Zeytun’daki idareyi denetleyebileceklerine dair karar alınmıştır.
Anlaşma metninin ilanın ardından Ermeniler büyük bir coşku ile bunu kutlamışlar ve bu şekilde isyan sonlanmıştır. İsyan sonucunda Zeytun ve Maraş’ın diğer kazalarında, halkın olaylar sebebiyle mecburi göçlerini de dikkate alırsak, büyük bir demografik değişim söz konusu olmuştur. Ayrıca gerek çatışmalar gerekse hastalık gibi zor yaşam koşulları sebebiyle Ermeni ve Müslüman halktan pek çok kayıp söz konusu olmuştur. Şüphesiz 19. yüzyıldaki Ermeni isyanları içerisinde en kanlılarından biri Zeytun’daki isyanlar olmuştur. Zeytun isyanında; Alman misyoner Lepsius’a göre 6000, isyanın lideri Aghassi’ye göre 125 Ermeni ölmüştür. İsyan gerek salgın hastalıklardan gerekse barınacak yerleri olmadığından soğuk hava şartları nedeniyle 13000 Osmanlı askeriyle 7000 sivil Müslüman ölümü ile sonuçlanmıştı [22].

Sonuç Yerine 

Osmanlı’da farklı dinlerden olsalar da yıllarca benzerlikleri ile ön plana çıkan Ermeni ve Müslüman halk arasındaki bağ, özellikle bu dönemdeki olaylar neticesinde kopmuştur. Çıkarılan isyanlar sonucunda kapsayıcı bir yargılamaya tâbi tutulmayan ve hatta cezalandırılmayan Ermeni komiteciler için bu dönemdeki olaylar yeni bir başlangıca zemin hazırlamıştır. Zira Berlin Muahedesinden sonra çıkarılan 1878-1879 ve 1890-1895 yıllarındaki Ermeni isyanlarının dönem itibariyle sonlandığı belirtilse de çıkarılan tüm bu isyanların I. Dünya Savaşı’na değin geniş bir perspektif içerisinde ele alınması gerekliliği malumdur.

Özellikle 1878 yılından sonraki isyanların bağımsız Ermeni devleti ideali neticesinde çıkarıldığı ve bu ideali gerçekleştirmeleri için yardım eden Avrupalı devletlerin de desteği ile Ermenilerin, arzuladıkları bağımsızlığa kavuşana dek isyanlarını sürdürmeyi amaçladıkları aşikardır. Bu sebeple Ermenilerin çıkardıkları olaylar sonlanmamış, zamanla dönüşerek daha büyük isyanlar halini almıştır. Osmanlı dönem hükümetlerinin aldığı tedbirler ise buna mâni olamamıştır. Sonuç olarak Ermeniler Avrupa’da nüfuzlarını daha da genişletmişler, çökmekte olan bir devletten bağımsız bir Ermeni devleti kurma ideallerine daha fazla bağlanmışlardır. Osmanlı Devleti ise bu olaylar neticesinde Avrupalı devletlerin daha fazla iç işlerine karışmalarına engel olamamış ve küçük düşürücü bir durumda kalmıştır.

Mahsun Demir 

Stratejik Ortak Misafir Yazarı

[irp posts=”25973″ name=”Tarihin Yakın Penceresi: 93 Harbi (1877-1878)”]

KAYNAK

Dipnotlar
[1] Yahya Bağçeci, “1895 Zeytun Ermeni İsyanı”, Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi, 2008, s.124
[2] Erdal İlter, “Ermeni Mes’elesi” nin Perspektifi ve Zeytun İsyanları (1780-1880), Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü, Ankara 1988, s.122
[3] Ahmet Eyicil, “1878 Zeytun İsyanı”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi
Dergisi (OTAM), Ankara, Sayı 10, s.29
[4] Ahmet Eyicil, a.g.m, s.30
[5] Erdal İlter, a.g.e, s.122
[6] Ahmet Eyicil, a.g.m, s.31
[7] Burhan Çağlar, “1878-1879 Zeytun Ermeni İsyanları ve İngiliz Said Paşa’nın Aldığı Tedbirler”, Ermeni
Araştırmaları Dergisi, Sayı: 46, 2013, s.171
[8] Erdal İlter, a.g.e, s.123
[9] Nejla Günay, Maraş’ta Ermeniler ve Zeytun İsyanları, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2007, s.257
[10] Nejla Günay, a.g.e, s.274-275
[11] Nejla Günay, a.g.e, s.279
[12] Yahya Bagçeci, a.g.m, s.128
[13] Erdal İlter, Zeytun İsyanları (1780-1915), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1995, s.138
[14] BOA, Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları (1878-1895), I, Ankara 2008, No:43, 201
[15] Ahmet Eyicil, 1895 Maraş ve Zeytun İsyanı, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Ankara 2007, s.168
[16] Ahmet Eyicil, 1895 Maraş ve Zeytun İsyanı, s.169
[17] Nejla Günay, a.g.e, s.293
[18] Nejla Günay, a.g.e, s.309
[19] Ahmet Eyicil, 1895 Maraş ve Zeytun İsyanı, s.195
[20] Yahya Bağçeci, a.g.m, s.141
[21] a.g.m, s.142
[22] Nejla Günay, a.g.e, s.323
Kaynaklar
Bağçeci Yahya, “1895 Zeytun Ermeni İsyanı”, Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi, 2008

BOA, Osmanlı Belgelerinde Ermeni İsyanları (1878-1895), I, Ankara 2008, No:43, https://www.devletarsivleri.gov.tr

Çağlar Burhan, “1878-1879 Zeytun Ermeni İsyanları ve İngiliz Said Paşa’nın Aldığı Tedbirler”, Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı: 46, 2013

Eyicil Ahmet, “1878 Zeytun İsyanı”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Ankara 2005, Sayı 10

Eyicil Ahmet, 1895 Maraş ve Zeytun İsyanı, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Ankara 2007

Günay Nejla, Maraş’ta Ermeniler ve Zeytun İsyanları, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2007

İlter Erdal, “Ermeni Mes’elesi” nin Perspektifi ve Zeytun İsyanları (1780-1880), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 1988

İlter Erdal, Zeytun İsyanları (1780-1915), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1995

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz