Türkiye’nin Atatürk Dönemi Azerbaycan Politikası

1964

Giriş

“İki devlet, tek millet” anlayışıyla gerek bölgesel gerekse uluslararası sahada birbirlerinin desteği olan Türkiye ve Azerbaycan, kültürel bağlar ve ortak kökenin sayesinde devletlerarası diplomasideki “dostluk-düşmanlık olmaması, yalnızca anlık çıkarların olması” yaklaşımını yıkıp daima “kardeş” olmuşlardır. Diğer Türk cumhuriyetlerine göre ülkelerin konumlandığı bölgelerin ve konuşulan dillerin yakınlığı, iki Türk devletinin ilişkilerini daha canlı bir şekilde kardeşlik düzeyinde tutmuştur. Yeni Türk devletinin kuruluşunda Azerbaycan Türkleriyle ilişkilerini kesmeyen Mustafa Kemal Atatürk, “Azerbaycan’ın mutluluğu mutluluğumuz, kederi kederimizdir.” diyerek aslında Milli Mücadele’nin zor şartlarında ve ilerleyen dönemde Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra (Sovyetlerle olan hassas dengeleri sarsmadan) Azerbaycan ve Türkiye ilişkilerini geliştirmeye gayret göstermiştir. Bu yazıda Mustafa Kemal Atatürk’ün Azerbaycan politikaları ve Atatürk dönemi Türkiye-Azerbaycan ilişkileri kısaca ele alınacaktır.

1. Osmanlı-Azerbaycan Münasebetleri Üzerinden Mustafa Kemal Paşa’nın Türk Birliğine Bakışı

Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinin başlarında dağılmayı engellemek için çeşitli ideolojik fikir akımları dönemlerin ihtiyacı gereği ortaya atılmış ve devletin gidişatına göre uygulanmaya çalışılmıştır. Bu akımlardan en son uygulanan Türkçülük olmuştur. Türkçülük, iki farklı yorumuyla ayrı gruplar tarafından destek bulmaktaydı. Tüm Türklerin tek bir devlet çatısı altında siyasi bir bütün oluşturması ön görülen yorumu Osmanlı Devleti’nin yönetim kadrosu tarafından benimsenmişti. İkinci yorumu ise Türkçülüğün Türk siyasi birliğini, geniş coğrafyaya yayılmış olan Türklerin birleşmesinin olanaksız olmasının da içinde bulunduğu sebeplerden dolayı mümkün görmüyor; kültür ve dilde birliğin daha mümkün ve gerekli olduğunu ifade ediyordu.

Enver Paşa’nın başta olduğu Osmanlı yönetim kadrosu, siyasi birlik ihtimalini mümkün görmekteydi. Bundan dolayı Nuri Paşa komutasındaki bir Osmanlı ordusu Kafkasya’ya gönderilmiş ve Bakü işgalden kurtarılmıştır (1918). Bu durum, Türkistan coğrafyasındaki Türklerle birleşmek umudunu ortaya çıkarmışsa da Bakü’nün kurtuluşunun akabinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla beraber bu umutlar boşa çıkmış, Osmanlı’nın Bakü üzerindeki egemenliği kısa sürmüştür. Bu olay ve bu olay gibi olumsuz sonuçlanan Sarıkamış Harekâtı’nın olumsuz tecrübelerinin ardından Gaspıralı İsmail Bey’in “dilde, fikirde ve işte birlik” görüşü kuvvetlenmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Azerbaycan konusunda oldukça idealist davranan Enver Paşa’nın aksine, Milli Mücadele’nin başında Rusya’da ihtilalle yönetime gelen ve Azerbaycan’ı bünyesine katan Sosyalist Sovyetler’e karşı daha temkinli yaklaşmak durumunda kalmıştır. “Emperyalist düşmanlara karşı tek dost” olan Sovyetler’in dostluğunu kaybetmemek durumunda olan Mustafa Kemal Paşa, daha realist bir bakışla Azerbaycan konusuna yaklaşmıştır ve Türkler arasında mümkün olanın siyasi değil kültürel birlik olduğunda karar kılarak bu hususta çalışmalara başlamıştır.

[irp posts=”29231″ name=”Azerbaycan – Ermenistan Çatışması: Dağlık Karabağ Sorunu”]

2. Milli Mücadele ve Cumhuriyet Döneminde Türkiye-Azerbaycan İlişkileri

 

2.1. Milli Mücadele Dönemi: Azerbaycan SSC’nin Milli Mücadele’ye Destekleri

Milli Mücadele sırasında Türk Ordusu, Anadolu topraklarında verdiği savaşlarda çeşitli konularda yokluk çekmiştir. Bu konuların başta gelenlerinden biri maddi yokluktur. Ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için güçlü bir devlet hazinesinin olmaması ve Anadolu halkının on yıllardır süregelen savaşlardan dolayı bitap düşmesi sonucunda Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa, maddi kuvvet bulmak konusunda dış borçlanmaya yönelmiştir. Bu konuda ilk adres, Azerbaycan’da iktidarda olan Müsavat Hükûmeti olmuşsa da İngiliz nüfuzu altında olan hükûmet, BMM hükûmetiyle diplomatik münasebet yürütmek istememiş ve talebi reddetmiştir. Ancak Kızıl Ordu’nun Azerbaycan topraklarında egemenlik kurmuş ve 30 Eylül 1920’de imzalanan Birlik Antlaşması’yla beraber Azerbaycan’ın Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (Azerbaycan SSC) haline gelmişti. Azerbaycan SSC’nin yönetimine gelen Neriman Nerimanov, döneminde iki Türk hükûmetinin yakınlaşmasını sağlamıştır.

Azerbaycan halkının Türk Milli Mücadelesi’ne destek ve yardımları, bölgede egemenliği kısa süren Azerbaycan Halk Cumhuriyeti döneminde başlamıştır. Bölgeye giren Kızıl Ordu’ya karşı mücadele eden ancak başarılı olamayan Albay Samet Bey’in emrindeki orduyla Milli Mücadele’ye destekleri de bu dönemde gerçekleşmiştir. Ancak hükûmetler arası resmi iletişim ve haberleşme Azerbaycan SSC döneminde gerçekleşmiştir. Bu dönemde elçiler aracılığıyla Nerimanov yönetiminden talep edilen borç, Türklük bilinciyle ve “kardeşlik” düsturuyla çıkarsız şekilde gönderilmiştir. Kendisi yönetimi tam anlamıyla ele alamamışken Türk Kurtuluş Mücadelesi için BMM’nin kullanımına beş yüz kg altın gönderilmesini sağlayan Nerimanov, Milli Mücadele’nin çeşitli safhalarında talep edilen yardımların tamamını Ankara’ya göndermiş, ek olarak mücadele sonuna kadar her ay altmış iki vagon benzin veya mazot, üç vagon da doğalgaz sözü vermiştir. Bu yardımların bir kısmı literatüre “Sovyet yardımları” olarak geçse de aslında komünizm ideallerine bağlı ama Türklük bilincini kaybetmemiş bir Türk tarafından sağlanmıştır. SSCB lideri Vladimir Lenin’e gönderdiği ve Milli Mücadele’de BMM’nin tarafında olunmasına yönelik öneri mektuplarında, hayatı pahasına risk alarak Dış İşleri Bakanı Çiçerin’in BMM’yi desteklememesini eleştirmiş ve Lenin’e şikayet etmiştir. Stalin döneminde Pan-Türkist olmakla suçlanan ve 1925 yılında ölen Nerimanov, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşuna olan inancını, karşılıksız yardımlarıyla Türk Milleti’nin emrine sunmuş ve Türkiye-Azerbaycan münasebetlerini tarihi bağların gerektirdiği ölçüye getirmek için yönetimi boyunca ciddi çabalar göstermiştir.

2.2. Cumhuriyet Dönemi: Harf Devrimi

SSCB, Türkler arasında yeni yönetimin benimsenmesini istiyor; Çarlık Rusya’nın “İlminsky Metodu”yla Türk ve Müslüman nüfusa Kiril alfabesinin öğrenilmesinin zorunlu kılındığı dönemleri hatırlatmak istemese de Türk Cumhuriyetlerini Türk ve İslam kültürlerinden uzaklaştırmayı hedefliyordu. Bundan dolayı egemenliği altındaki Türk Cumhuriyetlerinde Latin harflerine geçilmesi kararı alındı. Batı alfabesini (Latin) kullanma fikri, halihazırda Azerbaycanlı aydınlar arasında düşünülen ve tartışılan bir konuydu. Bundan dolayı Arap alfabesinin kullanımının ilk önce Azerbaycan’da yürürlükten kaldırılması kararlaştırıldı. Bu kararla birlikte 1 Mayıs 1925’te Azerbaycan SSC’de gazete ve resmî yazışmalarda Latin Alfabesi zorunlu hale getirildi. Yaklaşık iki ay sonra 7 Ağustos 1925 tarihinde ise Arap alfabesiyle basılmış neşriyatın SSCB topraklarına girmesi yasaklandı. 1926 yılında gerçekleştirilen kurultaydaysa tüm Türk SSC’lerinin Latin Alfabesi kullanması kararlaştırıldı. Sosyalist yönetimin buradaki amaçları arasından en önemlileri; SSCB içindeki Türklerin Türkiye ve İslam dünyasıyla olan münasebetini kesmekti. Bu gelişmeler Türkiye Cumhuriyeti’nde de takip ediliyordu.

Türkiye’de ise Arapça’nın Türk dilinin yapısına uymadığı için değiştirilmesi meselesi Osmanlı Devleti’nin son zamanlarından beri tartışılmakta olan bir konuydu. Genç Cumhuriyetin lideri Mustafa Kemal Atatürk de Latin harflerine geçişin gerekli olduğunu düşünüyordu. Bunun için iki sebebi vardı; bunlardan ilki yukarıda da bahsedildiği gibi Arap harflerinin Türk dilinin yapısına uymadığı için öğrenme zorluğuna sebep olmasıydı. Bu düzen değiştirilirse okuma-yazma kolaylığı ve okuryazarlık seviyesinin yükseleceğini ön görmesiydi. Ayrıca bu şekilde Türkiye’nin Avrupa devletleriyle olan münasebetlerinde kolaylık sağlanacağı da düşünülmüştür. Ancak alfabe değişimini hızlandıran olay, önce Azerbaycan Türklerinin, ardından da 1927 ve sonraki yıllarda Latin alfabesine geçmesidir. Bu olayların ardından kültürel bağların kopmaması için geçiş çalışmaları somutlaşmıştır. 28 Ağustos 1928’de Türkiye’de Latin alfabesi eğitim hayatına girmiştir. Bu şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nden basılan Türkçe bir neşriyat, Sovyet egemenliği altındaki Türklerce anlaşılıyor, aynı şekilde oradan Türkiye’ye ulaşan bir eser de sorunsuzca okunabiliyordu. Atatürk’ün geleceğe yönelik hedefi, -Türkiye önderliğinde- Türkçe’yi Türkiye, Azerbaycan ve Türkistan Türklerinin konuştuğu dille kaynaştırarak dil bağını geliştirmek ve Gaspıralı İsmail Bey’in de amaçlayıp üzerinde çalışmalar yaptığı “kültür” birliğini oluşturabilmekti.

[irp posts=”29308″ name=”Dağlık Karabağ Son Durum Haritası”]

Sonuç

Mustafa Kemal Atatürk, kültür Türkçülüğüne önem verip harf devrimi ile kültürel bağları kurmak için ciddi çaba göstermiştir. Azerbaycan’ı Türkistan coğrafyasındaki diğer Türklere de ulaşabilmek ve dayanışmaya ek olarak kültür birliğini sağlayabilmek için de önemli bir merkez olarak görmüştür. Bu bağlamda kültür birliğini sağlamak ve “dilde, fikirde ve işte birlik” için ortak dil (alfabe değişikliğiyle) konuşulması amacı ve çalışmaları, Sosyalist Sovyetlerin hakimiyeti altındaki Türkleri asimile etme çalışmalarından dolayı uzun dönemler kesintiye uğrasa da gelecek adına ciddi bir adımdır. Atatürk, Milli Mücadele sürecinde doğu cephesinde savaşın bitişini oldukça hızlandıran ve ilerleyen süreçte “müttefik” konumunda olan Sosyalist Sovyetlerin egemenliğinin bir gün biteceğini ön görmüş ve bu durumda Sovyet hakimiyetinden çıkacak Türk idareleriyle ve Türklerle yakınlaşmayı zorunluluk olarak görmüştür. Atatürk’ün ve Azerbaycan hükûmetlerinde görev almış Neriman Nerimanov gibi kimi yöneticilerin çabalarıyla yakınlaşma sürmüş, kardeşlik daim olmuş ve Azerbaycan’ın mutluluğu Türkiye’nin mutluluğu, kederi Türkiye’nin kederi olmaya devam etmiştir.

KAYNAK

SARAY, Mehmet, “Gaspıralı İsmail Bey’den Atatürk’e Türk Dünyasında Dil ve Kültür Birliği”, İstanbul: Boğaziçi Yayınları, 2017.

Muradoğlu, N . (2018). Azerbaycan`ın Büyük Dostu Atatürk . BENGİ Dünya Yörük-Türkmen Araştırmaları Dergisi , 2018 (1) , 57-68 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/bengi/issue/52629/693046

Şami̇yeva, H . (2018). ATATÜRK`ÜN SÖYLEV VE DEMEÇLERİNDE AZERBAYCAN . Atatürk Dergisi , 7 (1) , 1-10 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/atauniad/issue/38645/448754

ALİYEVA, Ulviyye. “AZERBAYCAN VE ATATÜRK”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, 2015.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz