Ekonomilerin Amansız Hastalığı: “Hollanda Hastalığı” ve Örnekler

1566

Ekonomik dengesizliklerin sonucu olarak ortaya çıkan; Slumpflasyon, Deflasyon, Resesyon veya Depresyon gibi kriz durumlarının temelinde, refah azalışı, bir başka deyişle Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) düşüşü, eksiye geçişi yatmaktadır. Ekonomik dengesizliğin piyasalara güven vermemesi beklentileri de paralel olarak olumsuz etkiler ve ülkeler kendilerini içerisinden çıkılamaz bir krizin ortasında bulurlar.

Bu yazıda, temelinde refah azalışı yatan kriz durumlarından farklı olarak, hızlı büyüme ve hızlı zenginleşmeden kaynaklı olarak ortaya çıkan bir başka kriz durumundan bahsedeceğim.

Slumpflasyon: Yüksek Enflasyon + Ekonomik küçülme

Deflasyon: Büyüme hızının düşmesi + Fiyat istikrarsızlığı

Resesyon: Yüksek Enflasyon + Üst üste iki çeyrek Gerçekleşen Küçülme

Depresyon: Yüksek Enflasyon + Artan İşsizlik + Süreklileşen küçülme

Ekonomi sözlüklerine 1977 yılında The Economist dergisiyle birlikte giren “Hollanda Hastalığı” (Dutch Disease) en basit haliyle, hızlı büyüme ve hızlı refah artışının, ekonomik göstergeleri olumsuz etkilemesi olarak tanımlanabilir. Piyasa ekonomisinin yaygınlaşmasından sonra, mevcut ekonomik kapasitesinin üstüne çok hızlı bir şekilde çıkan ve buna bağlı olarak para birimleri aşırı şekilde değerlenen ülkeler, kendilerini bu hastalığın pençesinde bulmuş ve ilerleyen süreçte bu yapay büyümenin olumsuz sonuçlarını önleyebilmek için bir dizi yapısal reform yapmak durumunda kalmışlardır. İsminden de anlaşılabileceği gibi “Hollanda hastalığı”, 1960’larda Hollanda’nın içinde bulunduğu ekonomik duruma atıfta bulunarak yaygınlaşmıştır.

Hollanda

1960’lı yıllarda Hollanda’nın, Kuzey Denizi’nde büyük doğalgaz kaynakları bulmasıyla birlikte birçok iç ve dış yatırımcı bu yeni bulunan ekonomik kaynağa akın etti ve ülke çok kısa bir süre içerisinde dünyanın önemli doğalgaz tedarikçilerinden biri haline geldi. Ülke kısa vadede doğalgaz ihracatıyla büyük gelir elde etti, buna bağlı olarak iç piyasaya bol miktarda sıcak döviz girişi sağlandı. Döviz gelirleriyle birlikte büyüyen ekonomide Hollanda para birimi Florin hızla değer kazandı. Yerli üreticinin rekabet gücü, değerlenen para birimi altında ezildi ve Hollanda menşeili ürünlerin uluslararası piyasadaki talebi, yüksek kur farkı sebebiyle büyük oranda azaldı.

Görünürde gayrisafi yurtiçi hasıla artmış olsa da birçok sektörde üretim durma noktasına geldi. Doğalgaz gelirleriyle hızla zenginleşen ekonomide yurt içi talep ithalata dayalı olarak karşılandı. Yapay bir şekilde tek bir kaynağa bağlı olarak sağlanan büyüme belki günü kurtardı ama uzun vadede içinden çıkılmaz sorunları beraberinde getirdi. Bir bakıma ülke ekonomisi büyük oranda tek bir kaynağa bel bağlamış oldu.

1970’li yıllara gelindiğinde piyasalar gitgide ısınıyordu. Dünya siyasetindeki politik çekişmeler kaçınılmaz olarak uluslararası ticareti de etkiledi ve 1973 yılında OPEC Krizi yaşandı. Petrolün varil fiyatının yükselmesiyle, doğalgaz önemli bir alternatif olarak ortaya çıktı. Bu durum tabii ki Hollanda’nın işine yaradı fakat ilerleyen süreçte doğalgaz fiyatlarındaki dalgalanmalar, Hollanda ekonomisinin kırılganlığından dolayı ülkeyi olumsuz şekilde etkileyecekti.

Venezuela

Güney Amerika’nın kuzeyinde, “Petrol denizi üzerinde bir altın ülkesi” olarak tanımlanabilecek Venezuela, yaşadığı politik ve ekonomik istikrarsızlıklarla uluslararası politikada büyük ilgi gören ülkelerden biridir. Yaşadığı askeri darbeler, dış müdahaleler, yaygın yolsuzluklar, ekonomik buhranlar ve yüksek yoksulluk sebebiyle siyasi ve ekonomik gelişimi sürekli sekteye uğrayan bu küçük Latin Amerika ülkesinin yaşadığı problemlerin sebepleri hem iç politikada hep de uluslararası kamuoyu tarafından sıkça tartışılmaktadır. İç politikada, yöneticiler yaşanan ekonomik istikrarsızlığın sorumlusunu Amerika’nın Venezuelalıya karşı yürüttüğü dış müdahale olarak görse de yaşanan ekonomik buhranda yöneticilerin yanlış politikaları ve yapısal problemler reddedilemez durumdadır.

1998 yılında seçimlerde %56 gibi yüksek bir oy oranıyla iktidara gelen Hugo Chavez, 2002 yılında Amerika destekli bir darbe ile iktidardan indirilmiş olsa da çok kısa bir zamanda halkın da desteğiyle koltuğunu geri kazanmıştı.  Amerika’nın Chavez yönetiminde karşı tutumunun altında temel olarak Chavez’in petrol alanında faaliyet gösteren yabancı şirketlere uygulanan vergilerin arttırması ve Küba’ya verdiği politik destek yatıyordu.

Eski Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez

Ülke petrolden elde ettiği döviz gelirleriyle sosyal devlet alt yapısını oluşturuyor, sağlık ve eğtim alanında yatırımlar yapılıyor ve Chavez’e olan sempati hızla büyüyordu.  Öyle ki 2000 yılında 118 milyar dolar Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya, 4.800 dolar kişi başına düşen milli gelire sahip olan Venezüella, 2010 yılına gelindiğinde GSYH’ sini 294 milyar dolara yükseltmiş ve kişi başına düşen milli geliri iki buçuk katına çıkartmayı başarabilmişti.

Bu ekonomik gelişmelerin yanında, üretim durma noktasına gelmiş, yurtiçi mal ve hizmet talebi büyük oranda ithalata dayalı olarak karşılanmış, ülke bir bakıma petrol gelirlerine güvenerek ekonominin diğer önemli bileşenlerine gereken önemi vermemişti. Chavez’in koltuğu rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla zaman zaman sarsılmış, politik gücünü kaybetmeye başladığını hissettiğinde bir “Günah keçisi” olarak Amerika’yı göstererek iç siyasetteki gücünü tazelemişti. 2000’lerin başından 2010’a kadar olan hızlı refah artışı 2010’dan sonra yerini dramatik bir düşüşe bıraktı.  Petrolün varil fiyatı 100 USD civarındayken bu tür yapısal sorunlar pek gün yüzüne çıkmamış olsa da Chavez’in ölümünden sonra başa geçen Maduro’yu zor günler bekliyordu.

Hollanda hastalığının olumsuz etkilerini 2013’ten günümüze kadar geçen süreçte Venezüella’da görmek mümkün. Büyük oranda petrol gelirlerine dayanan Venezüella, petrolün varil fiyatının 100 USD’ den 30 USD ‘ye gerilemesiyle ithalat yapamaz hale geldi. İç piyasada talep karşılanamıyor, eski Venezüella’nın üretici sınıfı ithalatçı konumuna geldiği için bu süreçte iflas bayrağını çekiyordu.

Devlet ekonomiyi canlandırmak için para arzını ve petrol dışı üretim sektörlerine yönelik teşvikleri arttırsa da petrol gelirleriyle hantallaşan piyasa canlanmadı aksine halk, yüksek enflasyon altında hızla ezildi ve para adeta pul haline geldi. Halkın desteğini kaybeden iktidar her şeyin sorumlusu olarak yine Amerika’yı gösterdi. Bu noktada Amerika’nın Venezüella’yı zayıf yakalamışken iç dinamikleri harekete geçirerek bir halk darbesi veyahut askeri darbe planladığı açıktır. Fakat yıllar yılı petrol gelirlerine bel bağlayarak yapay şekilde büyüyen Venezüella ekonominsin karşılaştığı sorunların sebebini sadece Amerika’nın dış müdahalesi ile açıklamak doğru olmaz.  Hollanda hastalığının bir sonucu olarak petrol fiyatlarındaki dramatik düşüşle krizin derinleştiği Venezüella’da, ekonomik krize henüz çözüm bulunulmuş değil. Zengin petrol ve altın rezervine sahip olan ülke ekonomik krizle berber uluslararası arenada da günden güne yalnızlaşmakta. Paranın bul olduğu ülkede yoksulluk ve enflasyon çok yüksek seviyelerde. Hastalığın tedavisi ise kaçınılmaz olarak yapılması gereken köklü ekonomik reformlar.

Venezuela’nın Ekonomisi (Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı)

  • GSYİH (2018, nominal): 98,5 milyar ABD Doları (IMF tahmini)
  • Kişi başına GSYİH (PPP, 2018):520 ABD Doları (IMF tahmini)
  • GSYİH Büyüme Hızı (2018): -%18 (tahmini)
  • Enflasyon Oranı (2018): %1.555.146 (IMF tahmini)
  • İşsizlik Oranı (2018): %35 (IMF tahmini)
  • İhracatı (2018): 33 milyar ABD Doları (tahmini)
  • İthalatı (2018): 10,8 milyar ABD Doları (tahmini)
  • İkili ticaret hacmimiz (2019): 150,060 milyon ABD Doları (TÜİK)
  • İhracatımız (2019): 129,712 milyon ABD Doları (TÜİK)
  • İthalatımız (2019): 20,348 milyon ABD Doları (TÜİK)

Sonuç

Hızlı refah artışının sebep olduğu, bir dizi yapısal problemi ve bu sancılı süreci ifade etmek için kullanılan Hollanda hastalığı, yazıda da bahsettiğim üzere ülke ekonomilerinin içine düştüğü kriz durumunu açıklamak amacıyla kullanılan iktisadi hastalıktır. Hollanda ve Venezüella’ya ek olarak, ekonomik sistemini tek bir kaynağa bağlı olarak büyüten ve ithalata dayanan iç talep dengesini sağlayan ülkelere daha nicesi eklenebilir. Bel bağlanan kaynak çoğunlukla petrol, doğalgaz gibi enerji kaynakları olabileceği gibi, yetiştiği coğrafyaya özel olarak elde edilen; kahve, kakao vb. zirai ürünler de olabilir. Buna ek olarak, üretimin söz konusu olmadığı ticaret dışı sektörlere (sağlık, eğitim, lojistik, perakende, inşaat vb.,) bağlı olarak büyüyen ekonomiler de bu hastalığa yakalanma potansiyeline sahiptir.

Sıcak döviz akışı sayesinde, kısa vadede hızla büyüyen GSYH’nin içine üretimin payı düşer, hızla değerlenen para birimi sebebiyle tarım ve sanayi ürünleri dış pazarda rekabet edemez hale gelir. Üretim düşer sanayi ve tarım üreticileri karlarını koruyabilmek için ya ortaya çıkan bu yeni kaynağa yönelir ya da hastalık sonrası yeni ekonomik durumun ithalatçıları haline gelir. Yatırımın düştüğü sektörlerde işsizliğin artması tabanda yoksulluğun artmasına sebep olur. Zengin daha da zenginleşirken yoksul daha da fakirleşir ve karşılaşılacak olası bir krizde ülke, bel bağladığı tek sektörü ayakta tutmaya çalışır. Bu kaynak fiyatın yıldan yıla değiştiği petrol, doğalgaz gibi enerji sektörleriyse, ülke ekonomisi kemikleşmiş bir ekonomik istikrarsızlık sorunuyla karşı karşıya kalır.

Bu istikrarsızlığı çözmek eşit rekabetçi piyasayı sağlamak, yerli üretimi teşvik etmek ve refahı tabandan tavana adaletli bir şekilde dağıtmakla mümkün olur. Venezüella örneğinde olduğu gibi karşılaşılan her krizi bir Günah keçisinin sırtına yüklemek çözüm olmayacaktır. Sosyal adaleti temin etmek ve kontrollü bir büyüme ile refahı toplumun tümüne yaymak bu hastalığın tek ve en etkili yolu olacaktır.

Ozan Savran

Stratejik Ortak Misafir Yazar

KAYNAK

http://www.mfa.gov.tr/default.tr.mfa

Değişim Sürecinde Türkiye- Mahfi Eğilmez

Ekonomi Politikası- Mahfi Eğilmez/ Ercan Kumcu

https://haber.tobb.org.tr/ekonomikforum/2018/287/100-101.pdf

https://www.paradurumu.com/

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz