Filistin Meselesinde İki Tarihi Süreç: İntifada

704

Filistin meselesi, belirgin olarak İsrail Devleti’nin kurulduğu 1947 yılından bu yana uluslararası gündemde yer almaktadır. Fakat tarihi arka planına bakıldığında Arap-İsrail çatışması tarihin hemen hemen her dönemde mevcut olmuştur. İsrail Devleti’nin 1947 yılında kurulması ise bu çatışmalara verilen yaklaşık 2000 yıllık aranın sona ermesi ve çatışma döneminin yeniden başlaması anlamına gelmektedir.

Filistin meselesi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra artan şekilde Yahudilerin bölgeye yerleşmesi ve İsrail Devleti’nin kurulması ile uluslararası gündemde yer almaya başlamıştır. O günden bugüne bölge devletlerinde meydana gelen siyasi/sosyal değişimler meselenin seyrini etkilemiştir. Süreç içerisinde İsrail ile Arap devletleri arasında savaşların yaşandığı, işgal hareketlerinin gerçekleştirildiği görülmüş, zaman zaman ise Dünya ne yazıkki katliamlara şahitlik etmiştir.

Bununla beraber yakın tarihte meydana gelen iki olay bizzat Filistin halkının kendi haykırışını ortaya koymuştur. Bu olaylara tamamen Filistin halkına özgü bir terim haline gelen ‘intifada’ adı verilmiştir. İntifada kelime anlamı olarak ayaklanma anlamına gelmekte olup, Türk Dil Kurumu sözlüğüne “Filistin halkının başkaldırısı” olarak yansımıştır.

İşte bu yazıda da Filistin halkının başlattığı Birinci İntifada’ya (1987-1993) ve İkinci İntifada/El Aksa İntifadası’na (2000-2005) ilişkin bilgiler derlenmiştir. Yazı içeriğinde öncelikle bu iki intifadanın arka planı ve sonuçları değerlendirilecek, ardında da üçüncü intifadaya ilişkin beklentiler değerlendirilecektir.

1.) İntifada (1987-1993)

a.) İntifada’nın Arka Planı ve Başlangıcı

Konuya ilişkin kaynaklara bakıldığında Filistinlileri intifadaya iten birçok neden olduğu öne sürülmektedir. Bu nedenlerin başında İsrail’in 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı’nı kazanmasının ardından topraklarını iyice genişletmesi ve Filistinlilerin yaşam ve tarım alanlarında yerleşim birimleri kurması gelmektedir.  Yeni yerleşim birimleriyle bölgedeki hakimiyetini artıran İsrail’in Filistinlilere yaptığı baskı günden güne artmıştır.

1947’den Bugüne Filistin Toprakları

Bu durumun sonucu olarak Filistin halkı büyüyen nüfusunu barındırmak ve doyurmak konusunda sıkıntı çekmeye başlamıştır. İşsizlik ise oldukça artmış ve yaşam şartları giderek kötüleşmiştir. Hatta, ilk intifada döneminde her sekiz eğitimli Filistinlinin yalnızca birinin eğitimine uygun bir işte çalışabildiği ifade edilmektedir.

İşte bu nedenlerle iyice baskılanmış olan toplumda intifadanın fitilini ateşleyen olay ise 9 Aralık 1987 tarihinde Cebaliye mülteci kampında yaşanmıştır. İsrail ordusuna ait bir araç dört Filistinliye çarpmış ve ölümlerine neden olmuştur. İsrail ordusuna ilişkin aracın Filistinlilere kasıtlı olarak çarptığı ve ölümlerine bilinçli olarak neden olduğu düşüncesi hızla yayılmış ve kitlesel gösteriler başlamıştır.

Kitlesel gösteriler; genel grev, İsrail’in hakimiyeti bulunan noktalarda sivil itaatsizlik, vergi vermeme, İsrail ürünlerini boykot, grafiti ve barikatlarla İsrail ordusuna karşı direnme, İsrail devlet kurumlarına taş ve yanıcı maddelerle saldırı gibi eylemlerle gerçekleştirilmiştir. Eylemlere katılanların büyük çoğunluğunun çocuk olduğu uluslararası raporlara yansımıştır.

İsrail’in intifada sırasında almaya çalıştığı önlemler ise ters tepmiş, göstericilere karşı gerçek mermi kullanılması birçok Filistinlinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Verilen karşılıkların olayları daha da şiddetlendirmesi, İsrail’in direnişin baskılanabileceğine ilişkin umudunu günden güne yitirmesine neden olmuştur.

Birinci İntifada’ya ilişkin bir başka ilginç nokta ise eylemlerin bir kişi veya kurum tarafından başlatılmaması ve herhangi bir kurum veya kişinin bu eylemlere liderlik etmemesidir. İntifada, toplumda meydana gelen sıkışmanın kendiliğinden dışa vurumu ile bir anda vuku bulmuş ve böyle de devam etmiştir. Ayaklanmanın ilerleyen günlerinde Filistin Kurtuluş Örgütü ayaklanmanın koordinasyonu için çaba göstermiş, siyasi rakipleri Hamas ve İslami Cihad’da bu süreçte silahlı eylemlere karışmayarak ayaklanmaya uymuştur. Süreç içerisinde Birleşmiş Ulusal Ayaklanma Liderliği kurulmuş ve halkın güvenini kazanmıştır. Ayaklanma süresince halk, kurulan liderliğin bildirilerine uymuştur.

Birinci İntifada sürecine ilişkin üzerinde durulmaya değer bir başka nokta ise ölümcül şiddetten kolektif bir şekilde uzak durulması olmuştur. Her ne kadar eylemler sırasında binlerce Filistinli ve İsrailli hayatını kaybetmiş olsa dahi, Filistinliler silah kullanımından özellikle kaçınmışlardır. İntifada süresince dağıtılan bildirilerde ise Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde bağımsız bir Filistin Devleti kurulması çağrısı yer almış ve İsrail’in 1967 sonrası ele geçirdiği topraklardan çekilmesi istenmiştir. Filistin Devleti’nin Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da kurulmasının arzu edilmesi, “Bütün Filistin İçin Özgürlük” iddiasından vazgeçildiğinin ilk emareleri olarak dikkat çekmiştir.

b.) Birinci İntifada’nın Sona Ermesi ve Sonuçları

O dönemde intifadanın halkın içinden doğması ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün kontrolünün çok az olması intifadanın nasıl biteceği konusunda soru işaretlerini arttırmıştır. İsrail’in müdahalelerinin olayları daha da artırması, Filistinlilerin direncini kıracağına ilişkin beklentisini yitirmesine neden olmuştur.

Bu doğrultuda, eylemlerin sona ermesini tek bir olaya bağlamak mümkün değildir. Ancak bu intifada, Filistinliler için olumlu görülen bir çok sonucun doğmasına vesile olmuştur. İntifada sürecinde Filistinliler Madrid ve Oslo görüşmelerine bir taraf olarak katılmışlardır. Bu olaylarla beraber Filistin sorunu üzerindeki uluslararası dikkat artmış ve sorunlara dikkat çekilmiştir. Eylemlerle beraber İsrail’in sorunun çözümündeki tek taraf olmadığı da görülmüştür.

Aynı zamanda eylemler sırasında Yaser Arafat ve siyasi partisinin halk desteği artmış ve Arafat, sorunun çözümü için politik programında değişikliklere gitmiştir. Bu değişimlerin bir sonucu olarak Filistin Milli Konseyi’nde iki devletli çözümün desteklendiği belirtilmiştir.

Filistin Lideri Yaser Arafat

2.) İkinci İntifada / El Aksa İntifadası (2000-2005)

a.) İkinci İntifada’nın Arka Planı ve Başlangıcı

Birinci intifada sonrası başlayan Oslo Görüşmeleri’nin sonucunda Filistin ile İsrail arasında Oslo Anlaşmaları imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre İsrail, Batı Şeria ve Gazze’den silahlı kuvvetlerini çekecek ve Filistinlilerin kendi kendini yönetme hakkını tanıyacaktı. Buna karşılık Filistin Halk Kurtuluş Örgütü de İsrail’i tanıyor ve İsrail’in çekildiği noktalarda güvenliği sağlamayı kabul ediyordu.

Ancak anlaşma yazıldığı gibi uygulanamadığından Filistin ve İsrail taraflarında can kayıpları devam etmiştir. Bununla beraber İsrail yeni yerleşim yerlerinin inşasını azaltsa da sürdürmüştür. Devam eden olayların sonucunda taraflar (Filistin adına Yaser Arafat ve  İsrail adına Ehud Barak) 2000 yılının temmuz ayında ABD’de, ABD Başkanı Bill Clinton’ın arabuluculuğunda bir araya gelmiştir. Bu zirveye Camp David Zirvesi adı verilmiştir. Zirve sırasında taraflar Oslo Anlaşması’nın uygulanamaması ve kalıcı çözümün sağlanamaması nedeniyle birbirlerini suçlamışlardır. Sonuçta Camp David Görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanmış ve bu anlaşmazlık İkinci İntifada’ya giden yolda önemli köşe taşlarından birisi olmuştur.

2000 Yılında Camp David Görüşmeleri Sırasında Arafat-Barak El Sıkışması, ABD

Filistin tarafına göre, devam eden irili ufaklı protestolara İsrail tarafından aşırı ve yasadışı güç kullanılarak yanıt verilmesi ikinci intifadaya giden yolda bir başka önemli nokta olmuştur. İsrail’e göre ise Filistin tarafı Camp David görüşmelerini sabote etmeyi planlamıştı. Zira görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasını isteyen Arafat, sonrasında bir İntifada başlamasını arzu ediyor ve bu yolla kazanımlarını arttırmayı planlamıştır.

Bu sırada Birinci İntifada’yı ortaya çıkartan işsizlik, tarım alanlarının yetersizliği, ekonomik yokluk ve baskı ortamı ise devam etmekteydi. İşte bu noktada ikinci intifadanın fitilini ateşleyen olay ise 28 Eylül 2000 yılında İsrail muhalefet lideri ve başbakan adayı Ariel Şaron’un Müslümanlar ve Yahudiler için kutsal görülen Tapınak Dağı’nı ziyareti olmuştur. Tapınak Dağı, Camp David görüşmelerinde tarafların statüsü üzerinde anlaşamadıkları önemli bir noktaydı ve Yahudiler için kutsal görülen alanların yanı sıra Müslümanlar için oldukça kutsal olan ve El Haram El Şerif olarak da bilinen Mescid-i Aksa’ya ev sahipliği yapmaktaydı. Ariel Şaron bölgeye yaptığı ziyaret sırasında Mescid-i Aksa’ya da girmiştir. Ayrıca Şaron, ziyaret esnasında “Tapınak tepesi ellerimizdedir ve ellerimizde de kalacaktır. Yahudilerin en kutsal mekanlarından biri olarak, burayı ziyaret etmek her Yahudinin hakkıdır” ifadelerini kullanmıştır.

Fotoğraf 3: İsrail Muhalefet Lideri Şaron Mescid-i Aksa’dan çıkıyor. (2000)

Bu ziyaretin öncesinde, Camp David görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlandığı bir süreçte yapılacak olması endişelere neden olmuş ve iptal edilmesi için çağrılarda bulunulmuştur. Ancak Tapınak Dağı’nın kaybedildiği iddialarını cevaplamak isteyen İsrail hükümeti ve bunu seçim sürecinde kullanmak isteyen muhalefet bu ziyaret hususunda ısrarcı olmuş ve ziyareti gerçekleştirmiştir. Ziyaretle beraber başlayan intifada sırasında -tıpkı Birinci İntifada’da olduğu gibi- genel grevler, sivil itaatsizlik, vergi vermeme, İsrail makamlarına taşlı sopalı saldırılar, İsrail ürünlerini boykot şeklinde eylemler gerçekleştirilmiştir. Birinci intifadadan farklı olarak Filistin tarafından yer yer füze ateşlendiği ve havanlarla saldırılar düzenlendiği de görülmüştür. Bu yönden ikinci intifada da silah kullanımının arttığı görülmektedir. Bu durum her iki taraf açısından da kayıpların daha fazla olması sonucuna yol açmıştır. İsrail ise protestolara yine gerçek mermilerle karşılık vermiş ve binlerce sivilin hayatını kaybetmesine neden olmuştur.

Protestoların hemen başlangıcında, 30 Eylül 2000 tarihinde ise bir kameraman, Gazze’de İsrail tarafının silahlı saldırılarından korunmak için bir varilin arkasında babasının yanına sığınan 12 yaşındaki Muhammed El Durra’nın kurşunlara hedef olarak vefat etmesini çekmiştir. 12 yaşındaki Muhammed, bu olaydan sonra intifadanın sembollerinden biri haline gelmiştir.

12 yaşındaki Muhammed, kurşunların hedefi olarak hayatını kaybediyor. (30 Eylül 2000

İntifada’nın devam ettiği sıralarda Filistin ile İsrail arasında görüşmeler devam etmiş, ancak 2001 yılında İsrail Başbakanlığı’na Ariel Şaron seçilmiştir. Şaron, seçildikten sonra Arafat ile yüz yüze görüşmeyi reddederek görüşmeleri tıkamış ve olayların daha da tırmanmasına neden olmuştur.

2004 yılının sonlarında ise Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat, İsrail tarafından ev hapsinde tutulurken rahatsızlanmış ve tedavi için gittiği Fransa’da hayatını kaybetmiştir. İsviçreli bilim insanları, 2012 yılında Arafat’ın mezarını açarak örnekler almış ve 2013 yılında Arafat’ın zehirlenerek öldüğünden %83 oranında emin olduklarını açıklamıştır.

2005 yılının başında Filistin’de yapılan devlet başkanlığı seçimlerini ise Mahmud Abbas kazanmıştır.

b.) İkinci İntifada’nın Sona Ermesi ve Sonuçları

İkinci intifadanın nasıl sona erdiği bugün halen tartışılmaktadır. Kimilerine göre Filistinlilerin uluslararası alanda tanınmış liderleri Yaser Arafat’ı kaybetmeleri eylemelerin sona ermesine neden olmuştur. Bazıları ise intifadanın İsrail’in güçlerini tek taraflı olarak geri çekemsiyle yavaşladığını ve zamanla sona erdiğini iddia etmektedirler. Filistin lideri Mahmud Abbas ise Ariel Şaron ile birlikte katıldıkları Şarm El-Şeyh Zirvesi’nin İsrail güçlerinin geri çekilmesine ve intifadanın sona ermesine neden olduğunu ifade etmiştir.

İkinci intifada sürecinde her iki tarafta inanılmaz can kayıpları vermiştir. İsrail kaynaklarına göre İsrail tarihindeki üçüncü en yüksek can kaybı (Kuruluş Savaşı ve Yom Kippur Savaşı’ndan sonra) bu sürede yaşanmıştır.

İntifada ile beraber İsrail silahlı güçlerinin Filistinlilerin yaşam alanlarından bir nebze çekilmesi mümkün olsa dahi bu kalıcı olmamış ve 2007 yılında İsrail, Gazze Ablukası’nı başlatmıştır. O günden bugüne Filistinlilerin yaşam ve üretim alanlarında yeni yerleşim birimlerinin inşası da devam etmektedir. Filistini yöneten güçler arasındaki fikir ayrılıkları da intifada sonrasında artmıştır. Mahmud Abbas, Hamas ile Filistin Kurtuluş Örgütü’nün birlikte hareket etmesini sağlayamamıştır.

İkinci İntifada’nın, Filistinlilerin haklarını elde etmesi bakımından Birinci İntifada kadar verimli olmadığı da açıkça anlaşılmaktadır. İki devletli çözüm ihtimali bugüne kadar yerine getirilememiştir. Ancak bu intifada ile beraber Filistin meselesine uluslararası ilgi sıcak tutulmuş, ABD’nin engellemelerine rağmen Birleşmiş Milletler’de İsrail’in orantısız ve yasadışı güç kullandığı ve sivil ölümlerine neden olduğu gündeme getirilmiştir. İntifada’nın ilk günlerinde Fransa Devlet Başkanı Chirac, İsrail Başbakanı Ehud Barak’ı protesto etmiş ve hayatını kaybeden ve yaralanan Filistinlilerin oranının, Filistinlilerin bu şiddetten sorumlu olduğuna inandırılamayacak kadar vahim olduğunu ifade etmiştir.

Geriye doğru bakıldığında Filistinliler, İkinci İntifada’yı İsrail’in işgaline karşı yürütülen milli kurtuluş yolunda önemli bir adım olarak görmekte iken; İsrailliler ise ayaklanmayı, Yaser Arafat’ın organize ettiği bir Filistin terörizmi olarak görmektedirler.

Üçüncü İntifadaya Dair Beklentiler

İkinci intifadadan bu yana geçen süreçte, Filistinliler pek çok kez İsrail’e karşı protesto gösterileri düzenlemiştir. Bu süreçte Filistinlileri zor durumda bırakan meseleler çözümlenememiş, insan hakları ihlalleri artmaya devam etmiştir. 2007 veya 2013 yıllarında artan protestolar ise bir intifada seviyesine gelmemiştir.

2017 yılının sonlarında ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesi üzerine intifada beklentileri artmıştır. Hatta Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye, bu kararın ardından intifada başlatılmasını istemiştir. Ancak bu istekle beraber gerçekleşen protestolar üçüncü intifadayı başlatacak kitlesel eylemlere dönüşmemiştir.

Yine 2019 yılının başında ABD’de, ABD Başkanı Trump tarafından ‘Ortadoğu İçin Yüzyılın Anlaşması’ açıklanmıştır. İsrail’in isteklerini büyük ölçüde koruyan bu planı BAE, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkeler desteklemiştir ancak Filistin halkında anlaşmaya karşı tepkiler yükselmiştir. Bu anlaşmanın ardından da bir intifada beklentisi ortaya çıkmış ancak yine protestolar kitlesel eylemlere dönüşmemiştir.

Fotoğraf 5: ABD Başkanı Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu ile birlikte ‘Yüzyılın Anlaşması’ adı verilen belgeyi açıklıyor. (2019)

Bugün Filistin Devleti, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalinin artarak devam ettiğini ifade etmektedir. Ancak Filistinli uzmanlar, Birinci ve İkinci İntifada’yı ortaya çıkaran toplumsal ve siyasi konjonktürün bugün mevcut olmadığını ve bu nedenle mevcut ortamın yeni bir intifadayı getirmeyeceğini ifade etmektedirler.

Zira ikinci intifadadan bu yana geçen süreçte Filistin Kurtuluş Örgütü üzerindeki BAE etkisi artmıştır. Aynı şekilde Hamas üzerindeki İran etkisi de artmaktadır ve hal böyle iken bu iki odağın arasındaki uçurum günden güne derinleşmektedir. ABD’nin tek taraflı planının ise bir çözüm planı olmaktan çok uzakta olduğu ve yeni sorunlara yol açtığı görülmektedir. Filistin’de siyasi ortamın günden güne kutuplaşması ile beraber Gazze ile Barı Şeria’nın arasındaki bağlar da incelmektedir. Hal böyle iken İsrail ise daha fazla Filistinliyi kontrol etmeye çalışmakta ve İsrail Meclisi’ndeki Arap temsilcilerin sayısı günden güne artmaktadır.

Sonuç ve Değerlendirme

Filistin’in yakın tarihinde, Filistin halkında kendiliğinden doğan bir tepki olarak vücut bulan İntifada hareketleri, Filistin meselesine uluslararası dikkat çekilmesi bakımından önemli hareketlerdir.

Birinci İntifada, ortaya çıkış biçimi ve protesto usullerinin silahtan uzak olması bakımından daha az can kaybıyla sonuçlanmıştır. Neticesi bakımından ise daha önemli sonuçlara yol açmış ve Filistin meselesinde iki taraf olduğunun fark edilmesini sağlamıştır. Bu intifada ile birlikte Batı Şeria ve Gazze’yi içine alan bir Filistin Devleti’nin kurulması hedefi doğrultusuna yönelinmiştir.

İkinci İntifada ise, daha fazla can kaybına ve daha fazla insan hakları ihlallerine yol açmıştır. İkinci İntifada, Filistinliler açısından sonuçları bakımından birinci intifada kadar verimli olamamıştır. İntifada sırasında Yaser Arafat’ın kaybı da Filistin tarafındaki fikir ayrılıklarını derinleştirmiştir. İsrail’in Filistinlilerin yaşam alanlarından kısmen çekilmesi sağlansa dahi bu kalıcı olmamıştır.

Gelinen noktada, Filistin meselesinin çözümünde iki devletli çözüm ihtimali giderek azalmaktadır. İsrail günden güne yeni yerleşim birimleri ile genişlemeye devam etmekte ve Filistin halkının imkansızlıkları artmaktadır. Bunlara rağmen, üçüncü bir intifadaya ilişkin beklentiler sürmektedir.

Bununla beraber, uluslararası toplumun mevcut durumu kanıksaması, Filistinlilerin imkansızlıklarının artması ve dış devletlerin ilgisi nedeniyle Filistin yönetimindeki siyasi çatlakların derinleşmesi Filistin halkının yeni bir intifada başlatması ihtimalini günden güne azaltmaktadır.

Harun Sakınan

StratejikOrtak Misafir Yazar

KAYNAK

ACKERMAN; DuVALL, ‘A Force More Powerful: A Century of Non-Violent Conflict’, 2001.
NEFF, Donald, ‘The Intifada Erupts, Forcing Israel to Recognize Palestinians’, Washington Report on Middle East Affairs, Aralık 1997.
LOCKMAN; BEININ, ‘Intifada, The Palestinian Uprising Against Israeli Occupation’,
HILTERMANN, Joost, ‘Behind The Intifada’, Princeton University Press, 1991.
ROBERTS; GARTON ASH, ‘Civil Resistance and Power Politics:The Experience of Non-violent Action from Gandhi to the Present’, OUP Oxford, 2009, syf 37.
OCHS, Juliana, ‘Security & Suspicion; An Ethnography of Everyday Life in Israel’, University of Pennsylvania Press, 2011.
TENNE, Ruth, ‘Rising of the oppressed: the second Intifada’, 2007

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ntifada
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0kinci_%C4%B0ntifada
https://www.theguardian.com/world/2000/sep/29/israel
http://news.bbc.co.uk/2/hi/middle_east/3677206.stm
http://news.bbc.co.uk/2/shared/spl/hi/middle_east/03/v3_ip_timeline/html/1987.stm
http://news.bbc.co.uk/2/hi/middle_east/4245353.stm
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/filistin-davasiyla-ozdeslesen-lider-yasir-arafat/1308183
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/prof-dr-ayhan-gazzede-yeni-bir-dalgayla-3-intifada-basladi/1146214
https://www.ntv.com.tr/dunya/hamas-lideri-haniyeden-yeni-intifada-cagrisi,cKJdB3FmNEiea2qRkV3obA

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz