Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge: Farkları Neler?

12081

Türkiye ile Yunanistan arasında yıllardır yaşanan “Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ve kıta sahanlığı” sorunu ve son olarak Türkiye ile Libya arasında yapılan MEB anlaşması sonrası denizlerdeki sınırlar ile ilgili kavramlar tekrar gündem oldu. “Türkiye-Libya ‘Deniz Sınırları Anlaşmasının’ Hukuki Boyutu” yazımda bazı detayları paylaşmıştım ancak MEB ve kıta sahanlığı arasındaki farklar ile kara sularının karşılığı başlıklarını tam anlamıyla şimdi ele almak istedim.

Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Ne Demek?

1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 5. kısmında düzenleniyor.

“Deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altında canlı ve cansız doğal kaynaklarını araştırılması, işletilmesi muhafazası ve yönetimi konuları ile; aynı şekilde sudan, akıntılardan ve rüzgarlardan enerji üretimi gibi, bölgenin ekonomik amaçlarla araştırılmasına ve işletilmesine yönelik diğer faaliyetlere ilişkin egemen haklar…”

Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) nedir?

Münhasır Ekonomik Bölge; kara sularının ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren kıyı devlete, 200 deniz miline kadar deniz yatağı üzerindeki sular, deniz yatakları ve bunların toprak altındaki alanlarında bazı hak ve yetkiler tanıyan deniz alanına deniyor.

MEB’in belirlenmesi için “ilan” ve “antlaşma” şeklinde iki ayrı ya da bütünler yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemlerden MEB ilan etmek için 1982 BMDHS’nin 75’inci maddesi gereğince sahildar devletin ilan ettiği MEB’i gösteren harita yayımlayarak veya coğrafi koordinatlara ilişkin listeleri gerektiği şekilde yayımlayarak bunların bir nüshasını BM Genel Sekreteri’ne göndermesi gereklidir.

Neden önemli?

Ekonomik değeri yüksek türlerin bu bölgelerde yaşamaları, kıta sahanlığında Münhasır Ekonomik Bölge ilan eden ülkelerin ekonomisine avlanma ve yetiştirme faaliyetleri sonucu katkı getirebiliyor. Ayrıca deniz dibinde kıymetli fosil kaynakların varlığı ya da olma ihtimali de bu alanların önemini artırıyor.

Hukuki olarak, sahildar devlet kıta sahanlığında araştırmada bulunmadığı veya buranın doğal kaynaklarını işletmediği takdirde, hiç kimse sahildar devletin açık rızası olmadan bu tür faaliyetlere girişemiyor.

Kıta Sahanlığı Nedir?

Jeolojik anlamda, ülkeyi oluşturan kara parçasının deniz altındaki uzantısı ve kıtanın bitip okyanusun başladığı kıtasal çizgiye kadarki alan.

Kara sularının ötesinde kıta kenarının dış eşiğine kadar veya bu eşik daha az bir mesafede ise, kara sularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili (yaklaşık 370 km) mesafeye kadar olan kısımda, bu devletin kara ülkesinin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarını, deniz yatağı ve toprak altını içeriyor.

Kıta sahanlığı nedir?

Kıyı devletinin kara sularının ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren su altı alanlarının deniz yatağı ve toprak altındaki cansız kaynaklarını araştırma ve işletme konusunda münhasır egemen haklara sahip olduğu deniz alanı burası.

Kıta sahanlığı ilan gerektirmiyor.

Bu bağlamda Türkiye bir kara devletidir ve kıta sahanlığı vardır. 1958 Cenevre Deniz Hukuku Konferansı’nda kabul edilen Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 4. maddesine göre, “sahil devleti, kıta sahanlığı üzerinde araştırma yapmak ve doğal kaynakları işletmek bakımından egemen haklarını kullanır” denilmektedir.

Kıta sahanlığının uluslararası olarak belirtildiği ilk belge, İngiltere ile Venezuela arasında imzalanan 26 Şubat 1942 tarihli “Paria Körfezi” anlaşması. Uluslararası hukuka 1958’de girdi. Daha sonra 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ile düzenleme yapıldı.

“Sahildar bir devletin kıta sahanlığı, kara sularının ötesinde kıta kenarının dış eşiğine kadar veya bu eşik daha az bir mesafede ise, kara sularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili mesafeye olan kısımda, bu devletin kara ülkesinin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarının deniz yatağı ve toprak altlarını içerir.”

Türkiye ile Libya kıta sahanlığı sınırlarını gösteren harita. (AA)

Kıta Sahanlığı ile Münhasır Ekonomik Bölge Arasındaki Farklar

Kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge, deniz yetki alanları olarak, petrol/doğal gaz arama ve çıkarma bakımından kıyı devletine aynı egemen hakları veriyor. Ancak Münhasır Ekonomik Bölge, su kütlesindeki canlı kaynakları da (balıkçılık) içerdiğinden daha kapsayıcı.
Münhasır Ekonomik Bölge, kıyı devletine canlı ve cansız kaynaklar üzerinde ekonomik haklar veriyor, diğer devletlerle sahil devleti arasında denge sağlıyor. Bu bölge kara sularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren en fazla 200 mil alana kadar uzanıyor. Sahildar devletler kıta sahanlığına herhangi bir bildirim yapmadan, kendiliğinden sahip.

MEB ise ilan etme yoluyla kazanılıyor. Devlet kendiliğinden bu alana sahip değil, MEB kararını ilan etmek zorunda.

Münhasır Ekonomik Bölge 200 deniz miline kadar olan bölgede kıta sahanlığı haklarını da kapsıyor.

Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ile kıta sahanlığı arasındaki farklar

Kıta sahanlığı, kıyı devletinin coğrafi yapısı gereği saptanıyor. Münhasır Ekonomik Bölge, belirli uzaklıktaki bir alanda kıyı devletine bu bölgede bulunan doğal canlı ve cansız kaynakların araştırılması, işletilmesi, muhafazası ve idaresi gibi egemen haklarla ilgili hukuki bir kavram. Münhasır Ekonomik Bölge ise kıta sahanlığına ek olarak canlı ve cansız kaynaklar üzerinde haklar da söz konusu.

İki kavram arasındaki bir diğer fark ise, Münhasır Ekonomik Bölge’nin genişliği 200 deniz miliyken, 1982 tarihli BMDHS’ye göre kıta sahanlığının dış sınırı belirli hallerde 200 milin ötesine de (350 mile kadar) geçebiliyor.

Çevre denizlerde bu mesafelerin tatbiki mümkün değil. İkisinin de dış sınırı, dar coğrafyalarda ya ikili anlaşma ya da mahkeme yoluyla belirleniyor.

Hakça ve adaletli sınırlandırma temel kural. Ortay hat kural değil. Ayrıca ikili anlaşmanın da 3. tarafların haklarını, muhtemel kıta sahanlığı / Münhasır Ekonomik Bölgelerini ihlal etmemesi gerekiyor.

Karasuları Ne Demek?

Kara sularının belirlenmesi

Egemen bir devletin kara topraklarına bitişik, genişliğini uluslararası hukuka göre kendisinin belirlediği, hakimiyeti kıyı devletine ait olan deniz alanını belirler. Başka bir tanımla; karasuları, iç sular veya kıyı ile açık deniz arasında bulunan, genişliğini her ülkenin iç hukukuna göre kendisinin belirlediği deniz sularıdır. Karasuları iç sularla beraber ilgili devletin deniz ülkesini meydana getirir.

Karasuları ile ilgili iki farklı bakış vardır. Birinci görüş; karasularını devletin ayrılmaz bir parçası, ülkenin su altında kalmış toprakları olarak ifade eder. İkinci görüşte karasuların açık denizin devamı olduğunu, devletlerin ancak sahil kenarında faaliyet yapabileceğini kabul eder. Günümüzde devletler birinci görüşü kabul etmektedir.

Devletler kara topraklarında sahip olduğu haklara; karasularında, karasuların üzerindeki hava sahasında, deniz tabanında, tabanın altında da sahiptir. Karasularının bitiminden sonra uluslararası sular başlar.

Cemal Aslan

Stratejik Ortak Misafir Yazar

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz