Güney Asya Haber Arşivi ve Analizi (Şubat 2018)

1514

1- Afganistan’da Gerçekleşen Saldırıların Arka Planı

Ocak ayı Afganistan’da hem Taliban hem de IŞİD tarafından gerçekleştirilen saldırılarla geçmişti. Bu saldırıların durmadan artarak devam etmesi sadece terör örgütlerinin suçu değil, Afgan hükümetinin eksiklerinin de payı vardı. Afganların da sürekli dile getirdiği gibi, Afganistan’da ciddi bir istihbarat ve güvenlik eksikliği bulunmakta. Bu eksiklikler Taliban ve IŞİD’e büyük fırsatlar yaratmaktadır.

İstihbarat Başkanı Muhammed Masoom Stanekzai açıklamasında bunun güvenlik eksikliğinden değil, terör örgütlerinin taktik değiştirmesine ve bunun kontrol edilememesine bağlamakla beraber bir çok terör örgütünün saldırısını da engelleyebildiklerini belirtti. Fakat saldırıları engellemek yeterli kalmamaktadır, bunun en büyük kanıtı geçtiğimiz ay 13 IŞİD üyesinin tutuklanmasının hemen ardından 4 Ocak’ta IŞİD’in terör saldırısı düzenlemiş olması sayılabilir.

İçişleri Bakanı Ahmet Barmak, saldırıların engellenememesinin sebebinin istihbarat teşkilatındaki eksiklikler olduğunu açık bir şekilde belirtti. Bu açıklama da zaten Afgan hükümetinin eksikliklerine kanıt olarak gündemin en önemli iddiasının beraberinde geldi.

Barmak, güvenlik güçlerinde muhaliflerin ajanları olduğu söyledi. Teşkilattaki ajanların Taliban ile işbirliği yapmak istediklerini ve bir çoğunun güvenlik güçleri tarafından tutuklandığını belirtti. Anlaşılan o ki, tutuklanma olayları dahi bu duruma engel olamamakta. Stanekzai, 1 hafta içerisinde 190 muhalifin tutuklandığını fakat bazı olayların engellenemediğini itiraf etti.

Muhammed Masoom Stanekzai

Afganistan’ın güvenlik güçlerinin kırılgan yapısının ağır maliyetlerle geri ödendiği açıkça ortadadır. Sahada hem Taliban’la hem de IŞİD’le mücadele etmeye çalışan zayıf bir hükümetin saldırıları engelleyebilmesini beklemek güç olacaktır. Fakat bu konu burada bitmemekte ve olaya iddialar ve beraberinde de aktörler eklenmekte.

Bundan önce de belirttiğimiz gibi, gerek sahada gerekse masada Afganların her daim olan olaylarda refleks haline gelen alışkanlıkları Pakistan’ı suçlamaktır. Olan olaylardan bir süre geçtikten sonra yine Pakistan suçlu bulundu ve saldırılardan sorumlu tutuldu. Afgan delegasyonu zaman geçmeden İslamabad’a ziyarette bulundular ve iddialarını kanıtlamak için Pakistanlılara raporlar sundular. Stanekzai açıklamasında, Kabil saldırısına dahil olan saldırganların kimliklerinin çıkarıldığını, saldırının planlandığı yerleri bulduklarını ve saldırıların planladığı medreselerin isimlerinin detaylarıyla beraber Pakistan’a verildiğini ve saldırının Belucistan eyaletinin Çaman şehrinde planlandığı söyledi. Saldırının Pakistan istihbaratının emriyle yapıldığı da iddialar arasında.

Afganlara göre kanıtlardan bir tanesi de sınırın medreseler, eğitim kampları ve sığınma yerleri ile dolu olması. Geçen ay 4,000 bin ton patlayıcı Kunduz ve Kapisa vilayetlerinden çıkmıştı ve Afganistan’da bunları üretebilecek kapasitenin olmadığı açıklanmıştı.

Afgan delegasyonunun Pakistan ziyaretinin ardından Pakistan Dışişleri Bakanı Khawaja Asif Afganistan’a ziyarette bulundu. Teröre destek iddialarına yanıt olarak, geçen sene Ekim ayında Tehrik-i Taliban Pakistan ve Hakkani terör örgütlerine bağlı 27 kişinin tutuklandığı belirtildi. Hemen ardından Afgan İçişleri Bakanı bunların mülteciler olduğunu ve tutuklanmalarından sonra serbest bırakıldığını söyleyerek tekrardan Pakistan’a karşı çıktı.

Tarafların bitmek bilmeyen tartışmalarını bir kenara bırakırsak, saldırıların en büyük nedeni Afganistan’ın güvenlik güçlerinin eksiklikleridir. Afgan hükümeti medyaya karşı Pakistan’ı suçluyor olabilir fakat, bu saldırılar sonrası hükümetten gelen adımları takip ettiğimiz vakit, aslında kendilerinin de hatalarını fark ettiklerini görüyoruz.

Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani Kabil’de artan saldırılarda görevlerini ihmal ettikleri gerekçesiyle 2’si general 7 üst düzey yetkiliyi görevden aldığını açıkladı. Bir diğer yandan hükümetten gelen açıklamalara göre, Kabil’deki yeni güvenlik planı onaylandı. Fakat bu plan sadece bir konuyu içermemekte. Afganistan sadece güvenlikten değil ayrıca yolsuzluktan dolayı da sıkıntı çekmekte ve planda yolsuzlukla mücadele de vurgulanmakta. Güvenlik planını ayrıntılı şekilde ana başlıklarıyla inceleyecek olursak;

  • Yolsuzlukla mücadele
  • Kamuoyunu aydınlatabilmeyi, hesap verebilirliği ve gözetlemeyi güçlendirmek
  • Atamalara yönelik İnsan Kaynakları Bakanlığı’nda etkili bir yönetim
  • Lojistik, üretim, denetim ve finansı destekleyen yaptırımları desteklemek
  • Polis eğitim sistemini yeniden düzenlemek
  • Polisleri operasyonel tarzda geliştirmek
  • Afgan güvenlik ve savunma gücünün sürekliliği, kadınların kamu dahil ulusal ve uluslararası katılımı ve Afgan Ulusal Polisi (ANP) ve İçişleri Bakanlığı’nda etnik çeşitliliği göz önünde bulundurma

Afgan Ulusal Polisi’ndeki Reformlar

Afgan polisi içerisindeki kamu güveni polis güçlerinin özverisine rağmen son on yılda düşmüş bulunmakta. Yeni planda, İçişleri Bakanlığı boşlukları kapamak için kapsamlı önlemler alacak. Afganistan’ın 34 ilinde reform kademeli olarak başlayacak. Afganistan’ın ulusal güvenlik ve ve ulusal çıkarlarına karşı iç ve dış tehditlere göre kategorize edildiği belirtilmekte.

Dış Tehditler

Plana göre; Aşırılıkçı gruplar, koordine suçlar, terörizm ve ayrıca Afganistan’ı ulusal çıkarlarına karşı tehdit olarak gören belirli ülkeler de tehdit olarak değerlendirilmekte. Bu grupların ve Afganistan’a tehdit olarak bakan ülkelerin ülkedeki kaosu arttırmaya çalıştığı da ifade edilmekte.

İç Tehditler

Silahlı muhalifler ulusal çıkarlara yönelik en büyük tehdit olarak görülmekte. Bu tehditlere dahil olan diğer maddeler;

  • Hukuk kurallarının eksiliği
  • İdeolojik tehditler
  • IŞİD tehlikesi
  • Uyuşturucu ticareti ve narkotikler
  • Durand sınırındaki güvenlik sınırı
  • Siber tehditler
  • Doğal tehditler
  • Çevresel tehditler
  • Ekonomik büyümenin güvenlik durumu üzerinde etkisi
  • Uluslararası yardımın azaltılması

IŞİD Tehlikesinin Boyutu

Son birkaç aydır yüksek derecedeki tehditler IŞİD tarafından arttırılmış ve bunun sebebi ise birkaç terörist grubun IŞİD’ bağlılıkları olarak görülmekte. IŞİD bağlantılarının Güney Asya’ etki yaratmak için Afganistan’ın güney ve doğu bölgesini ele geçirmek istedikleri vurgulanıyor.

İçişleri Bakanlığı’ndaki Reformların Ana Konusu
  • Yolsuzlukla mücadele ve özellikle denetim, istihbarat ve nitelikli suçlarla mücadele bakanlığı
  • İçişleri Bakanlığı içerisinde koordinasyon ve işbirliğinin ve örgütsel yapılandırmanın geliştirilmesi
  • Stratejik yönetim sistemi
  • Personele politikalar, eğitim prosedürleri ve işe alma konularında bilinç kazandırma
  • Sivil polis planının ana hatları (polisin yeni rolü ve işlevleri ve Kabul- Herat illerindeki süreç planını üstlenme)
  • Polis yetkililerinin eğitimi ve temel yetenekleri üzerinden atamaların geliştirilmesi
  • Polis akademisyenleri ve eğitmenlerinin gelişimi
  • İnsan kaynakları politikalarının güçlendirilmesi

2- SIGAR Raporlarına Getirilen Kısıtlama

Afganistan ile alakalı raporlar paylaşan resmi gözlem kuruluşu olan SIGAR (Special Inspector General for Afghanistan Reconstruction/ Afganistan’ın Yeniden İnşası Özel Müfettişliği), birçok veriyi kamuoyundan gizleme kararı aldı. Pentagon, gelen tepkiler üzerine ilkten bunun sadece bir hata olduğunu belirtse de alınana karara göre artık “önemli veriler” kamuoyu ile paylaşılmayacak.

Raporlardaki önemli verilere sadece; Afgan Ulusal Ordusu, Afgan Ulusal Polisi ve Afgan Hava Kuvvetleri erişebilecek. Ayrıca SIGAR’ın böyle bir karar almış olması ciddi şekilde olumsuz etki yaratacak çünkü Afganistan’daki gelişmeleri ve en önemlisi de sahadaki sayısal verilere ilişkin raporlar bu kurum tarafından hazırlanıp kongreye sunuluyordu. Bir diğer deyişle en güvenilir kaynak denilebilirdi. 3 ayda bir rapor yayımlayan SIGAR, son önemli bilgilerin verildiği raporu olan Ekim ayı raporuna göre Afganistan’ın tarihsel son durum grafiği (resmi rapordan Türkçe’ye çevrilerek hazırlanmıştır);

3- BM’nin Afganistan’daki Yardım Misyonundan Sivil Kayıpları Raporu

BM, 2017 yılında Afganistan’daki sivil kayıpların üzerine yeni bir rapor yayımlandı. Raporu genel şekilde değerlendirecek olursak;

  • 10,453 sivil ölü ve yaralı (3,438 ölü ve 7,015 yaralı)
  • 1,224 kadın ölü ve yaralı (359 ölü ve 865 yaralı)
  • 3,179 çocuk ölü ve yaralı (861 ölü ve 2,318 yaralı)

Genel bir tablo üzerinden hangi durumlarda sivil kayıplarının verildiğine yönelik grafik (resmi rapordan Türkçe’ye çevrilerek hazırlanmıştır);

Özellikle sivil kayıplarında hava saldırılarının etkisi görülmekte. ABD Afganistan’da geliştirdiği strateji ile hava saldırılarına yoğunluk vermiş, öte yandan Afgan Hava Kuvvetleri de uyum sağlamıştı. 2016’ya göre karşılaştırdığımızda, hava saldırılarında yükseliş ortaya çıkmakta ve bu rakamlar eskiye göre iki kat artmış bulunmakta. Rapora göre ölümlerin %6’sı hava saldırılarından kaynaklanmakta.

Afgan Hava Kuvvetleri’nin saldırı gerçekleştirdiği bölgeleri incelediğimiz zaman en çok hedef gösterilen bölge Faryab. 2016’ya kıyasla 2017’de %24 artışla Afganlar toplam 68 hava operasyonu yaptı. Sivil ölü ve yaralıların rakamları ise 309 ölü ve yaralıdan 99 ölü ve 210 yaralı sivil bulunmakta.

 Amerikan Hava Kuvvetleri’nin saldırı gerçekleştirdiği bölgelerde ise 3 bölge ön plana çıkmakta. Bunlar; Kunduz’un Çahar Dara, Nangarhar’ın Deh Bala ve Helmend’in Sangin ilçesidir. Toplamda 49 hava operasyonu yapıldı. Sivil ölü ve yaralılarda ise 246 ölü ve yaralı içerisinden 154’ü ölü ve 92’si yaralı sivil bulunmakta. Amerikalıların hava saldırılarında en çok narkotik ürünlerin üretiminin olduğu yerlerdir ve sivil kayıpları buralarda da verilmiştir.

4- TAPI Projesi

Güney Asya’da büyük önem taşıyan projelerden biri olan TAPI (Türkmenistan, Afganistan, Pakistan, Hindistan) projesinin ilk kısmı Türkmenistan’da tamamlandı. İkinci kısmı ise Afganistan’dır. 23 Şubat’ta taraflar bir araya gelerek temek atma törenini gerçekleştirdiler.

Proje, Afganistan’da Herat vilayetinde başlayacak. Projeye dahil olan Afganistan, Pakistan ve Hindistan Türkmen doğalgazından yararlanacak.

Açılışa Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani, Pakistan Başbakanı Şahid Hakan Abbasi, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Kurbankulu Berdimuhammedov, Hindistan Dışişleri Bakanı Mobashar Jawed Akbar ve Afganistan’daki NATO birliklerinin komutanı John Nicholson katıldı.

TAPI projesinin ayrıntılarına gelirsek, 1,814 kilometrelik doğalgaz boru hattı sırasıyla Afganistan’dan Pakistan’a oradan da Hindistan’a ulaşacak. Doğalgaz boru hattının en az 816 kilometresi Afganistan topraklarından geçmekte. Bu bölgeler sırasıyla; Herat, Ferah, Nimruz, Helmend ve Kandehar’dır. Afganistan kısmı Kandehar- Herat ana yoluyla Pakistan’ın Ketta ve Multan’a bağlanacak. Son olarak da Pakistan’ın sınırlarından Hindistan’ın Fazilka’ya ulaşacak.

Proje 22.5 Amerikan dolarına mâl olacak ve 2019 yılında bitirilmiş olacak. Afganistan projeden 400 milyon dolar kazanmayı planlıyor. Gani’nin açıklamasına göre bu proje sayesinde binlerce Afgan iş sahibi olacak. Ayrıca ilk 10 yılda 500 milyon metreküp doğalgaz alınmış olacak. Önümüzdeki 10 yılda ise bu rakam 1 milyara çıkacak.

Buraya kadar projenin önemini ve faydalarını işledik. Gündemde asıl yer tutan açıklamalardan biri 23 Şubat’ta Taliban’dan geldi. Taliban kendi sitesinden açıklama yayımlayarak TAPI projesine olan desteğini belirtti. Taliban’ın açıklamasındaki 5 maddenin çevirisi;

  1. İslam Emirliği için bu projeyi ülke için hayati önem taşıyan kurumsal ekonomik bir unsur olarak ve Afgan halkı için uygun bir icraat olduğunun kanaatindedir.
  2. İslam Emirliği kontrolü altında olan bölgelerden geçen projenin uygulamasına olan desteğini beyan etmektedir ve dahil olan taraflara İslam Emirliği’nin politik prensiplerine duyarlı olmaya çağırmaktadı.
  3. Kabul rejimi hüküm sürdüğü esnada yolsuzlukta uluslararası rekoru olduğu için yolsuzluk, zimmete para geçirme ve hırsızlık olmaksızın hiçbir önemli proje yapılmamış olmasından dolayı bu projede de geniş yolsuzluk düzenleyecektir. Bu nedenle, İslam Emirliği projenin -uygulanması esnasında- rejim tarafından zimmete para geçirme, yolsuzluk ve insan haklarını harcadıklarını kanıtlamak için kaynaklarını elinde tutarsa, İslam Emirliği bu gibi eylemleri durdurmak için harekete geçecektir. Ulusal projenin karmaşıklıklarla ve gecikmelerle karşılaşmaması için dahil olan tarafların uyanık bu konuda uyanık olmasını ummaktadır.
  4. Amerikalı işgalciler -kendi menfaatleri için- Mes Aynak projesinde olduğu gibi dolaylı problemler yaratacaklar çünkü bu proje tamamen endüstriyel ve ekonomik ve Amerikalı işgalcilerin hiçbir ekonomik veya askeri çıkarı bulunmamakta. Proje henüz pratik bir işe başlamamış olsa da maden çıkarma işi için 2008’de Çinli (MCC) şirketiyle anlaşma yapılmıştı. TAPI projesi Mes Aynak’tan sonra Afganların ekonomik büyümesinde olumlu yönde etki edebilen ikinci en önemli projedir. Amerikalılar bu gibi ve Afganların çıkarı olan projeye asla tahammül edemezler. Bu yüzden İslam Emirliği –Kabil rejimi hariç- bütün taraflara, harekete geçmeden önce Birleşmiş Milletler ve bazı diğer saygın örgütler yoluyla Amerika’dan koruma ve güvenlik paktı olan TAPI projesine dahil olmasını önerdi aksi takdirde söylenen projenin, Mes Aynak projesi gibi Amerika’nın karışması nedeniyle aynı gecikmelerle yüzleşmesi çok uzak bir ihtimal değil.
  5. İslam Emirliği ülkedeki temel ekonomik ve yeniden yapılanma çalışmasını canlandırma sorumluluğunu üstlenmekte ve bu konuda Afganlara yardım için uluslararası inşaat şirketlerinden yardım istemekte. İslam Emirliği karşılığında onlara hiçbir destek vermeyecektir.”

5- Taliban’dan Barış Mektubu

En önemli ve şaşırtan gelişme ise Taliban’ın Amerikalılara barış müzakereleri için mektup yazması oldu. 10 sayfalık mektupta, Afganistan’ın ABD tarafından 17 yıldır hukuk dışı bir şekilde  işgal edildiği vurgusu yapıldı. Mektuptan önemli bir kısım alınarak çevrilmiştir:

“Bize göre Amerikan halkının, İslam Emirliği’nin (halkın temsilcisi) sağlıklı bir politika ve diyalog yoluyla her problemi çözebileceğine inanması için çok geç olmadığını düşünüyoruz. Gereksiz güç kullanımı sadece karışık meseleleri kademeli olarak kontrolden çıkarıp yeni boyutlar yaratır. İslam Emirliği şeffaf güç tarafından bastırılamayan, derin kökleriyle bölgesel bir güçtür. Diyalog şansı yine de tükenmiş değildir. Amerikan halkı, İslam Emirliği’nin sorumluluğunu bildiğini ve meseleler için barışçıl çözümler bulmada rol oynayabildiğini anlamalı fakat bu bizim asla bozulduğumuz veya tükendiğimiz anlamına gelmez. Bizim politikamız güç kullanmadan önce mantığın kullanılmasına şans verilmesidir. Mantıktan her ne elde edilebildiyse, kuvvet kullanımından dolayı vazgeçilmemelidir. Afganistan İslam Emirliği’nin gerçekler hakkında Amerikan halkını bilgilendirmesi ahlâki zorunluluğudur.”

Önceden ABD, Afgan hükümeti masada olmadan barış müzakerelerini kesin bir şekilde reddetse de bu sefer ABD’nin Güney ve Orta Asya’dan sorumlu Dışişleri Bakanı Alice Wells olumlu yanıt verdi. Bunun üzerine kısa bir geri cevap yayımlayan Taliban:

“ABD’nin Güney ve Orta Asya’dan sorumlu Dışişleri Bakanı -Alice Wells- ABD’nin Taliban ile diyalog kapısının açık tuttuğunu belirtti. Afganistan İslam Emirliği’nin politik ofisi aşağıdaki satırlar içerisinde politikası belirtmek istemektedir:

Afganistan İslam Emirliği Amerikan yetkilileri direkt olarak Afgan ikilemi için barışçıl çözüme ilişkin İslam Emirliği politik ofisiyle konuşmaya çağırmaktadır.

Amerika Afgan halkın meşru taleplerini kabul edip, kendi endişelerini ve tartışmalarını, barışçıl bir kanal aracılığıyla İslam Emirliği’ne iletirse, çözüm bulmada yardımcı olacaktır.

İslam Emirliği mektup aracılığıyla Amerikan halkı ve kongre üyelerine savaşın bizim seçeneğimiz olmasından ziyade  bunun bize dayatıldığını açıkça belirtmektedir. İstilanın bitmesi için Afgan sorununa barışçıl bir çözüm istiyoruz.

Afgan sorununun askeri olarak çözülemez olduğu Amerika ve onun müttefikleri tarafından anlaşılması gerekmektedir. Amerika  bundan sonra savaş yerine barışçıl bir stratejiye odaklanmalı. Afganistan’da son 17 yıldır denenen askeri stratejiler sadece savaşı yoğunlaştıracak ve uzatacaktır. Bu kimsenin çıkarı değildir.”

Gani son açıklamasında bu mektubu olumlu karşıladı ve Taliban’ın meşru bir siyasi yapılanma olarak kabul edilmesini önerdi. Ayrıca Taliban mahkumlarının serbest bırakılması için çalışacaklarını belirtti. Sadece Taliban’a değil Pakistan’a da olumlu yorumlar yapan Gani, Pakistan’la görüşmeler için hazır olduklarını ve geçmişi silerek yeni bir gelecek için inşası mesajlar verdi.

6- Pakistan- Suudi Arabistan İlişkileri

15 Şubat’ta Suudi büyükelçi Navaf Said Ahmed el-Maliki ve Pakistan Genelkurmay Başkanı General Kamer Cavid Becva Ravalpindi’de görüşmeler gerçekleştirdiler. Görüşmeler sonrası Pakistan’dan gelen önemli karar ise Suudi Arabistan’a “sınır güvenliği” adı altında 1,000 asker yollaması oldu.

Pakistanlı yetkililer öncelikle bu desteğin Suudi Arabistan’ın çevresi için dahil olmadığını belirttiler. Öncelikli olarak bu vurgulandı çünkü akıllara gelen ilk endişe bunun Yemen ile bir bağlantısı olup olmadığıydı.

Bilindiği üzere Suudi Arabistan’ı Yemen’deki Husilerden kaynaklanan ciddi bir güvenlik sorunu bulunmakta. Fakat Pakistanlılar Yemen savaşına dahil olmak istememekle beraber sadece ikili ilişkiler kapsamında bu takviyeyi değerlendirmekte. Ek bilgi olarak şuan Pakistan’ın Suudi Arabistan’da 1,000’den fazla birliğinin zaten bulunduğunu belirtelim.

Ayrıca Suudi Arabistan ve Pakistan ilişkilerinin geçmişini incelediğimizde bu meselenin daha derine indiğini görmekteyiz.

2015 yılında Kral Selman bin Abdülaziz el-Suud  ve oğlu eski Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’e Yemen’deki savaşa katılması için baskı yapmış fakat olumlu bir sonuç alamamıştı. Zaten Pakistan’daki kamuoyu ve parlamento tepki göstermiş ve bu fikri reddetmişlerdi.

Suudi Arabistan’la gelişen ilişkilerin ardından İran tarafından tepki gelmemesi ve endişelenmemelerinin engellenmesi amacıyla İran’a yönelik açıklamalarda da bulunuldu. Pakistan Savunma Bakanı Suudi Arabistan ve İran arasında dengenin kurulacağını ve birlik takviyesinin anlayışla karşılanmasını beklediklerini belirtti.

Ayrıca Suudi Arabistan’la ideolojik, askeri, ekonomik ve liderlik açısından ortaklığına vurgu yaparken İran ile de ekonomik işbirliği ve terörle mücadele konusunda ortak oldukları belirtildi.

Sadece İran’la değil Katar’la olan ilişkilere de vurgu yapılarak diğer yandan başka gelişmelerinde Katar ve diğer Körfez ülkeleriyle yaşandığına vurgu yapıldı.

En çarpıcı gelişmeler bu görüşmeden önce yaşandı. Becva, İslamabad’taki Türk ve İran büyükelçiliklerini ziyaret etti. Bu gelişmelerin İran ve Türkiye’yi tehdit etmediği konusunda garanti verildi. Ayrıca Becva, Katar’a da gizli ziyarette bulunmuş ve aynı sözleri Katar’a da vermişti.

Anlaşılan o ki, Suudi Arabistan ile gelişen sıkı bağlar, Pakistan’ın müttefiklerini için olumlu karşılanmamakla beraber hükümetin Suudilerle ortaklıklarını geliştirme isteklerinde kararlılık bu ziyaretleri şart kılmıştır.

7- Pakistan’a Karşı FATF Kararı

FATF (Financial Action Task Force/ Mali Eylem Görev Gücü) şuan gri listede bulunan Pakistan’ı kara listeye almaya hazırlanıyor. Bunun sebebi ise Pakistan’ın teröre karşı mücadelesinin eksik olması. Eğer Haziran ayına kadar sınırlar içerisinde milislere yönelik operasyon yapılmazsa, Pakistan kara listeye alınacak.

Önceki aylarda Pakistan’a teröre destek yönünde suçlamaları konu olarak işlemiştik. Önceden vurguladığımız isim daha çok Hakkani grubuydu. Fakat şuan öne çıkan isim farklılık göstermekte.

Alice Wells, Pakistan’ın Hafız Said’e karşıt olarak yapılan para yardımının eksik olduğu ve İslamcı lider ve radikal grupların Pakistan’da dokunulmaz şekilde özgür kaldıklarını belirtti.

FATF bu adımı atmadan önce ABD, İngiltere ve Fransa Pakistan’ın listeye girmesi için tekliflerde bulunmuşlardı.

Buraya kadar şaşırtıcı olmayan, Pakistan’a karşı her zaman karşıt olan aktörlerin tam tersine dost olarak biline bir ülkenin alışılmadık adımını belirtelim. Pakistanlı yetkililer ve bazı isim vermeyen diplomatlara göre, Çin ve Suudi Arabistan’ın bu duruma olan karşıtlıklarından vazgeçmesi sonucu olayların bu kadar geliştiğini iddia ettiler.

Çin ve Suudi Arabistan bu kararı almadan önce sadece 3 ülke Pakistan’ın yanındaydı. Bu ülkeler Çin, Suudi Arabistan ve Türkiye’ydi. Fakat şuan Çinliler ve Suudiler tarafından terk edilen Pakistan’ın yanında tek duran ülke Türkiye.

Peki, özellikle Pakistan’la bu kadar yakın olan Çin neden böyle bir adım attı?

Çünkü Pakistan’ın, Çin’in ekonomik ve güvenlik çıkarları çizgisinde politika gütmemesi Çin’in desteğini anlamsız kılmaktadır. Ayrıca Çin’e uzun vadede tehlike oluşturan Cemiyet-ud-Dava (JuD) ve Ceyş-i-Muhammed (JeM) gruplarına karşı eksik eylemlerinden dolayı Çin bu durumdan hoşnut değildir.

Ayrıca bu mesele Pakistan ekonomisine de olumsuz yansıyacak. Çünkü Pakistan’la işbirliği yapan yatırımcılar, teröre karşı eksik destek veya teröre destek verdiği iddia edilen bir ülke ile işbirliği yapmaya çekinecekler ve reddedeceklerdir.

Pakistan geçtiğimiz yıllarda 2012-2015 yılları arasında gri listedeydi.

8- Hindistan- İran İlişkileri

Son olarak Hindistan’ tarafında ise İran’la öncelikle olarak ekonomik olmak üzere, önemli gelişmeler kaydedildi. En önemlisi, taraflar İran’da büyük öneme sahip olan Çabahar Limanı üzerinden anlaşma sağlanmasıydı.

Anlaşmaya göre, İran Çabahar Limanı’nın bir bölümünün kontrolünü 18 aylığına Hindistan’a verecek. Hindistan 500 milyon dolara varan bir finans desteği sağlayacak. Aynı zamanda Çabahar Limanı aracılığıyla, Afganistan ve Orta Asya’nın denize kıyısı olmayan alanlarına ulaşım sağlanabilecek.

Basın konferansında Ruhani, Çabahar’dan Afganistan sınırındaki Zahedan bölgesine uzanan demiryolunun önemini de vurgu yaptı.

10 Maddede Çabahar Limanının Önemi

1-) Bazı kaynaklara göre, Çabahar Limanı, ticaretin Karaçi’den Çabahar’a yön değiştirdiğini belirtmekte. Hindistan, İran’a karşı Batılı ülkeler tarafından yaptırımları ortadan kaldırmak için ilk defa İran’da rupi yatırımına izin verecek. Kaynaklar, bu planın sadece Nepal ve Bhutan için geçerli olduğunu ve bu teklifin İran’dan geldiğini belirtmekte.

2) Hindistan İran’ın Batı tarafından nükleer programı yüzünden izole edilmesine rağmen ticari bağlarını sürdüren nadir ülkelerden. Ayrıca Hindistan Çin’den sonra İran’ın en büyük ikinci petrol alıcısıdır.

3) Proje Batılı ülkelerin İran’a yönelik yaptırımlarından ötürü yavaş ilerlemişti. Geçen sene Ocak ayında yaptırımlar kaldırıldıktan sonra Hindistan anlaşmanın imzalanması için oldukça girişkendi.

4) Çabahar Limanı Hint mallarının nakliyatının parasını azaltmış olacak. Pakistan’ın iki ülke arasında ticaretleri için bulunan Hindistan’a geçiş bağlantısını reddetmesinin ardından limanın Hindistan, Afganistan ve İran içerisindeki ticareti hızlandırmış olduğu görülmekte.

5) İran, Hint Okyanusu ve Orta Asya’nın kuzey bölümündeki piyasalarla doğrudan bağlantı için Çabahar Limanı’nı geçiş merkezine döndürmeyi planlamakta.

6) Her gün dünya çapında tüketilen petrolün beşte biri, nakliye noktası Basra Körfezi’nden Umman Körfezi ve Hint Okyanusu’na ayrılmakta olan bu geçitten geçmekte.

7) İran’ın güneyindeki Sistan- Belucistan eyaletinde bulunan liman, Hindistan’ın yol bağlantısının Afganistan’daki 4 şehir ile bağlantı kurmasını sağlayacak.

8) Çabahar’dan gelen İran’ın yol bağlantısı Afganistan’daki Zaranj’a limandan yaklaşık 883 kilometre ile bağlanabilir. 2009 yılında Hindistan tarafından inşa edilen Zaranj- Delaram yolu Afganistan’ın Garland karayoluna erişim sağlayabilir, 4 ana şehirle -Herat, Kandahar, Kabil, Mezar-ı Şerif- bağlantı kurabilir.

9) Proje Hint hükümeti için denizaşırı ülkelerle ilk girişim olacak. Hindistan ve İran 2003’te Pakistan sınırına yakın olan Hürmüz Boğazı dışındaki Umman Körfezi üzerinden geliştirmeyi kabul etmişlerdi.

10) İlk aşamada Hint yatırımı, Exim bankasından 150 milyon dolar kredi sınırı dahil olmak üzere 200 milyon dolardan fazla olacak. İran’ın, ikinci aşamadaki işler tamamlanıncaya kadar, Hint hükümetinden limanın birinci aşamasını yönetmesini veya işletmesini istediği düşünülmekte.

KAYNAKÇA

https://timesofislamabad.com/28-Jan-2018/afghan-taliban-have-spies-inside-afghan-army-and-intelligence

https://www.tolonews.com/afghanistan/moi-nds-claim-attacks-clearly-originated-pakistan

https://www.tolonews.com/index.php/afghanistan/interior-ministry-unveils-4-year-plan-speed-reforms

https://www.longwarjournal.org/archives/2018/01/resolute-support-claims-human-error-led-to-withholding-district-control-data-from-sigar-report.php

https://unama.unmissions.org/sites/default/files/15_february_2018_-_afghanistan_civilian_casualties_in_2017_-_un_report_english_0.pdf

https://www.sigar.mil/pdf/quarterlyreports/2017-10-30qr.pdf

https://www.tolonews.com/afghanistan/all-you-need-know-about-tapi-project

https://www.al-monitor.com/pulse/originals/2018/02/saudi-arabia-troops-pakistan-prince-mohammad-bin-salman-role.html

https://www.rferl.org/a/pakistan-reportedly-put-back-on-terrorism-financing-grey-list-by-june-further-crackdown/29060040.html

https://www.aljazeera.com/indepth/features/iran-india-sign-deal-deepen-relations-180218131756257.html

https://timesofindia.indiatimes.com/india/why-developing-the-chabahar-port-in-iran-is-important-for-india-10-points/articleshow/62944859.cms

 

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

2 YORUMLAR

  1. Taliban terör örgütü değil; işgal sonucu hükümetten indirilen ve işgale karşı direnişe geçen, halkın seçtiği yasal bir hükümettir. Daeş ise işgalci güçlerin Taliban direnişini kırmak için Afganistana getirdiği haçlı terör örgütüdür. Lütfen sapla samanı ayırın. Talibanı desteklemek her Afganlı ve müslümanın için vaciptir.

    • Mühterem Süleyman Aydın Taliban Afganistan deki terör örgütüdür. Taliban Afganistanın ilk islam hükümeti (Rabbani Hükümetini) karşı çıkan osyancılardır. Bunların yüzünden Afganistan beş sana ateş içinde yandı. ve bunlar ISI ın nayıbıdır malesef.

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz