Ortadoğu Denklemine Farklı Bir Perspektif

1631

Ortadoğu, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’ndan bu yana hiç görmediği bir kargaşa ile karşı karşıyadır. Osmanlı’nın bölgeden tasfiye edilmesinden sonra, büyük güçlerce bölüşülen Ortadoğu, geniş devletler yapısını kaybedip yerel devletler tarzı yapıya geçmiştir. Süreç, Soğuk savaş çizgisine kadar ABD ve Sovyet destekçilerinin olduğu bir bölge şeklinde devam edip, günümüze kadar sadece İsrail eklentisiyle devam etmiştir. İsrail’in bölgeye dahil olması ve devletleşmesi, bölgedeki Arap nüfusu ve nüfuzu kırmış, bir kaosa neden  olmuştur. Ancak Ortadoğu, Arap Baharı sonrası yaşadığı kargaşayı hiçbir dönem yaşamamış şekilde günümüze evrilecektir.

Tunus’ta başlayan Arap Ayaklanması, bölge devletlerine, halkların talepleri şeklinde yayılmış ancak süreç çatışmalara ve iktidarların devrilmelerine varan noktalara gelmiştir. Özellikle Libya ve Suriye, uluslararası ilişkilerde The Failed State dediğimiz noktaya gelmiş ve devletlik vasıflarını yitirmişlerdir. Bugün konuşulan konu, bu ülkelerin acaba kaça bölüneceği? Bölünme ihtimalinin artık kesin gördüğümüz Suriye’de, acaba kuzeyinde Türkiye’ye düşmanlık besleyen bir PYD-YPG devleti kurulacak mı? IŞİD’e karşı ABD’nin tutumu, bu terörist gruplara meşruiyet kazandırır ölçüde mi? Yada, ABD, Türkiye gibi bir ortağı birkaç terörist gruba değişebiliyor mu? Rusya’nın Türkiye’ye karşı denkleme dahili neler doğurur? İran-Rusya birlikteliği tamamen pragmatik bir zeminin meyvesi mi? Gibi konular, sorular konuşulmaktadır.

Ortadoğu ülkeleri harita

Daha bir çok sorunun mümkün olduğu aşikardır. Bölgenin ne derece girift ve karışık olduğunu anlamanın bir yolu da bu soruların çokluğudur. Türkiye’nin, özellikle bölgeye Rusya’nın hızlı bir giriş yapması sonrası dış politikasında belli bir ölçek düşüşü yaşadığı ve eski dostları olan AB-İsrail ile ilişkileri ılımlaştırma yoluna gittiği doğrudur. Türkiye’nin Arap Baharı sonrası bölgeye Osmanlılık duruşuyla baktığını söyleyebiliriz. Buralarda benim geçmişim var ve ben de söz hakkına sahibim, şeklinde bir tutum içerisinde idi.  Ancak bugün yön olarak değişmese de, ölçek olarak azaltılan bir görüşe evrilmiştir bu görüş. Türkiye’nin, Güney’inde herhangi bir PYD devleti kurdurtmayacağı açıktır. ABD ile bu konuda anlaşılamasa da, öyle yada böyle yeni başkanın gelişiyle sürecin eski haline döneceğini görmemiz muhtemeldir.

ABD, Rusya’nın Ortadoğu denklemindeki halini çok açık bir şekilde destekliyor. Zira, görünen o ki ABD’nin net bir Suriye politikası yok ve bugün yaşananlar da bundan sebep bir otorite boşluğudur. Rusya’nın bu otoriteyi ne kadar doldurabileceği ise şüpheli, zira kendi başlarına zor bakan kırılgan bir ekonomiden bahsediyoruz.

Son olarak bölgeyi kan gölüne çeviren IŞİD faktörüne gelecek olursak, yönetici ve silahlarının Saddam’ın devrilmesinden sonra oluşturulup meydana gelen bir örgütten bahsediyoruz. Bir anda gökten zembille indirilmediği aşikar olan bu örgütün, Ortadoğu’da geniş bir bölgeye nüfuz etmesi ve Türkiye’nin, -böylelikle de NATO’nun- sınırına dayanması, başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerini çok da telaşlandırmasa da göbeklerini PYD’ye bağlamalarına sebep olmuştur. Bu politika devam ettirilemez bir politikadır. Yeni başkanla birlikte mutlaka değişecektir ve son olarak ABD ve Rusya istemedikçe IŞİD’in temizlenebileceğini sanmıyorum. Zira bilindiği üzere “Süveyş Krizi”nde ABD ve Sovyetler’in, İngiltere ve Fransa’ya burası bizim, siz çekilin tavrını koyması “soğuk savaş”ta olmayacak bir şey iken, günümüzde yakınlaşma ihtimallerinin ne derece yakın olduğuna bir örnek olarak hatırlarda kalabilir.

Emre Amir

StratejikOrtak.com Yazarı

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz